Yukarısı PARİS LONDRA Aşağısı bildiğiniz bizim KÖY
“Ertelenmiş hayatlar, yaşanmamış hayatlardır…” diyen o kadar çok ki… Ya da “Sorgulanmayan hayat yaşamaya değer değildir” felsefesini ısrarla sırtlayanlar… Sırtına tek bir çanta alıp da dünyayı ve insanlığı keşfe çıkanların her adımında da bu var aslında… Biraz sorgu, biraz da biriken cevapsız soru kalabalığı !
Geçen gün bir blogda okudum…
Buna dair hazırlığın sorgusuydu sanırım…
“Sırtımda sırt çantam, yanımda birkaç arkadaş, tüm dünyayı dolaşmak istiyorum… O akşam kalacağım yeri bilmemek, her gün başka bir yerde başka bir şehirde kalmak, tanımadığım insanlara fotoğraf makinemi verip ‘çeker misiniz’ diye sorduğumda ve ‘gülümse’ dediklerinde, ‘İyi ki buradayım, iyi ki bu şans benimle’ demeyi çok istiyorum. Hayatımın bu bölümüne kadar ileri sarabiliriz mesela…”
Bu, KAÇMAK mı, yoksa başka bir şey mi ? Sahi, niye hep çok uzağa gitme düşüncemiz var ? Belki de mutsuzuz ! Hem de çok mutsuzuz ! İtiraf edemediğimiz kadar hem de ! Tek bir sırt çantası da bu kaçışa mı dair ? Geride her şeyi bırakma ısrarı buna mı dair ?
Bilmiyorum ama, galiba…
Bizleri YERELDE yönetenlerin (!) ışıl ışıl bir dünya vaat etmesi de bundan… Antakya’nın sokaklarını PARİS ve LONDRA gibi (!) yeni yıla hazırlama (!) gayreti de bundan ! Anlaşılan, hayatlarımıza biraz RENK gelsin istiyorlar ! Güzel de olmuş ama ! Başarılı ! Şu ana kadar yapıla gelmiş en iyi yeni yıl ışıklandırması… Hangi şehrin hangi yerelini KOPYALAMIŞLAR bilmiyorum ama, SEVDİM ! Kafamı yukarı kaldırıp eldekinin geceye kattığı keyfi izlemeyi sevdim !
Ama !
SEVDİM dediğim şeye bakarken, kafam ne zaman aşağı inse, yukarının PARİS – LONDRA hattında ilerleyen hayal halini aşağıdaki gerçekle bir türlü bağdaştıramadım ! Ne YOL, Paris – Londra, ne de KALDIRIMLAR… Garip ama, trafiği düzelteceğiz derken Antakya’nın en hareketli caddesi olan Atatürk Caddesi’ni TEK YÖN bir ölüm sessizliğine gömmüşüz ! Esnafı kaçırmışız, ardından da bu caddeyi adımlayan kalabalıkları ! Tek yönde akan KOCAMAN bir cadde yapmışız yapmasına da, KÖY YOLU mübarek, bir YOL ÇİZGİSİ bile çizememişiz ! Süs havuzları da cabası ! Estetik (!) olsun diye cadde boyunca arka arkaya dizmişiz kaç tanesini ! Ama ne doğru dürüst çalıştırabilmişiz ne de tam olarak ne işe yaradıklarını anlayabilmişiz !
Haklısınız…
ANLAŞILABİLİR bir kent adına, bizim değil, ama bu kenti yönetenlerin ELDEKİNİ bir an önce ANLAMASI gerekiyor ! 2021’de EXPO kenti olmanın dayanılmaz (!) heyecanı içinde NASIL bir mucize (!) yaratacağımızı merak ediyorum o yüzden, ki Antalya’nın da benzer bir mucize beklentisinde ne kadar büyük bir hayal kırıklığı yaşadığını bilirken hele ki…
GASTRONOMİ başlığı farklı mı ?
Aslında NE yapmamız gerekiyor, biliyor musunuz ? Bu kentin DÜN hikayesinde fısıldananları mimariye ve kent estetiğine dökmemiz gerekiyor… Ama bunun için, önce NEYİZ, buna karar vermemiz gerekiyor !
Sahi, NEYİZ biz, KİMİZ ?
Eski bir Roma şehri mi ?
3 Semavi dinin başkenti mi ?
Sayısız medeniyetin beşiği mi ?
Peki, bugün NE haldeyiz ? ŞEHİR-BAŞKENT-BEŞİK kavramlarının neresindeyiz ? Karşıya geçip de kendimize baktığımızda tüm bunlar adına NE görüyoruz ? Görmek istediğimiz şeyleri mi ? Eldeki dünün karşılığı olan bir şehir mi ?
Size ne gördüğümüzü söyleyeyim !
Eldeki en net ve en son örnekle ama…
Vakıflar Genel Müdürlüğü, Antakya’nın tarih kokan doğu yakasına (sahip olduğu parseller noktasında yükselen eski binayı yıkıp) kentin tarihi kimliğine UYGUN (!) bir işhanı yapmak istiyormuş ! Peki, BİZ ne istiyoruz, SORDULAR mı ? Hadi onlar SORMADILAR… Bizler konuşuyor muyuz ? Konuşup tartışıyor muyuz ? Yok, siz rahatsız olmayın, hatta SUSMAYA da devam edin ! Ben söyleyeyim NE istediğimi !
Burası MADEM yıkılacak, YIKILSIN ! Ama trafiğe kapalı Saray Caddesi’nin griye boğulmuş BERBAT düzenlemesi içinde akıp giden insan trafiğinin BIRAKALIM önü de açılsın ! Açılmakla da kalmasın, tarihi kentin bu yakası Asi ile YÜZYÜZE gelsin… Öyle bir yeşil alan yapalım ki, Cadde, Asi ile buluşsun ! Ama bunun için de, VAKIFLAR, bu kentin tarihi ve kültürel silueti adına onca kira kalemi içindeki bu BİR tanesinden vazgeçiversin ! Bu kent adına FEDAKARLIK yapsın !
Ama bizler de KONUŞALIM !
KONUŞALIM ve TALEP edelim !
Sahi sıkılmadık mı bu kadar SUSMAKTAN ?