Korkak Mısınız !? Ne Kadar Cesursunuz !?
Adaletsizliğe şahit olduğumuzda, sıkça yaptığımız gibi belki de, konunun bizimle ilgili olmadığını düşünüp, olay yerinden uzaklaşırız ya da sadece izleriz... Müdahale etmeyiz... Bu kararla da kendimizi koruduğumuzu düşünürüz... Başkalarının yaşadığı adaletsizliği sahiplenmeyerek, kendi adımıza adil bir dünya inşa ettiğimizi sanırız...
Aslında bu, koca bir yanılgıdan başka bir şey değil !
Bir konuda aynı fikirdeyim...
"Görüp de müdahale etmediğimiz adaletsizlikler, büyüyerek, uzun vadede bize de doğrudan etki eder ve bu sefer biz, yanımızda duracak kimseyi bulamayız..."
Geçen gün bir dizi izlerken, bu konu karşıma geldi...
Bir Hukuk Fakültesi'nde, dersin hocası, sınıfında oturan her hangi bir öğrenciyi işaret edip, "Seni bundan böyle sınıfımda görmek istemiyorum" der ! Öğrenci şaşırır ve "Neden" diye sorar ! Profesör, "Bir daha tekrar etmeyeceğim" der ve hiç bir gerekçe sunmaz, sunmaya da gerek duymaz ! Hukuk Fakültesi'nde okuyan öğrenci de bu net tavır karşısında ikinci bir tepki vermez, eşyalarını hızlıca toparlar, yerinden kalkar ve sınıftan çıkar ! Kendini savunmaz ! Suçunun tam olarak ne olduğunu anlamaya çalışmaz ! İtiraz etmez !
Korkar...
En çok da sınıfın kalabalığında uğradığı haksızlıkta kaldığı yalnızlıktan korkar...
Sınıftan çıkarttığı o öğrecinin ardından, Hukuk Hocası, diğer öğrencilere tek bir soru sorar;
"Kanunlar neden vardır ?.."
Diğer öğrenciler tek tek cevaplar;
Adalet için...,
Kişisel haklar için...
Toplumsal düzen için...
Herkesin güvenliği için...
Ve asıl soru gelir;
"Az önce bu arkadaşınıza haksızlık yaptığımı düşündünüz mü ? Düşündünüz ! Evet, haksızlık ettim ! Ama hiç biriniz o haksızlık için itiraz etmediniz ! Çünkü o haksızlık direkt olarak sizi etkilemedi ! Bu tutum, genel olarak hayatta işe yarar belki ama... Adaletsizliklere karşı susarsanız, bir gün o adaletsizliğe siz de maruz kalırsınız ve burada olduğu gibi, kimse sizin için ayağa kalkmaz, savunmasız kalırsınız... Ben, size ses çıkarmanın gücünü öğretmek için buradayım..."
Şimdi biraz düşünelim mi ?
Sınıftan haksız yere çıkartılan, ama korkudan sesini çıkartamayan, diğerlerinin sustuğu ve sadece izlediği, belki de aynı şekilde korktuğu o öğrenciye dair durumu kaç kere yaşadınız ? Şahit olup da YA BAŞIMA BİR ŞEY GELİRSE diye geri adım attığınız kaç olayın içinde oldunuz ? Konuşanların başına gelenlere bakıp da kaç kere susmayı tercih ettiniz ? İnandığınız doğruları bir kenara bırakıp, MEMLEKETİ BEN Mİ KURTARACAĞIM sloganıyla kaç kere nefes alıp verdiniz ?
Bizler, bu ülkede, SUSARAK yaşamanın formuna çok alıştık...
Konuşanların başına gelenleri gördükçe de, SUSMAK, yaşamın kendisi oldu...
6 Şubat'ın ardından, Hatay'dan Ankara'ya gelen biri olarak, bir gazeteci ve bir depremzede olarak, Hatay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın, SORUMLU kamu görevlilerinin soruşturulması talebinin kendi şehrimin Valisi tarafından bile isteye cevaplandırılmadığını, yok sayıldığını izledim aylarca... Ben, bunu defalarca yazıp çizerken, benzer şekilde haber yapması gerekenlerin bile isteye sustuğunu izledim... Soru sormak varken, mücadele ettiklerimiz karşısında ceket ilikleyenleri izledim... Depremin yıkıntıları altındaki ölülerini geride bırakıp siyaset kariyeri peşinde koşan bir Valiyi ve bir İl Sağlık Müdürünü Ankara'ya davet edenlerin rahatlığını izledim... Sadece bu mu ? Değil ! Sokakta ölesiye dayak yiyen bir kadının uğradığı şiddeti, film izler gibi seyredenleri izledim... Bir otelin alevleri arasında can veren onlarca kişi varken, siyaseten sorumluluğu üstlenmemek için bin dereden su getirenleri, konuyu gündem kalabalığı içinde kaybettirenleri izledim... Hatay'ın kalan SON Ermeni köyünü, her defasında TEK diye sunanların, bu ülkede ne 1915'i ne de ardından yaşananları konuşmadan, konuşanlara da izin vermeden, Ermeni dosyasını kapatışını izledim... "Mustafa Kemal'in Askerleyiz" diye bağıran subayların ülkesinde, bunu bir KALKIŞMA / DARBE söylemiyle karşılarken, 15 Temmuz darbe girişiminin ve FETÖ gerçeğinin niye yeterince tartışılmadığını soranlara karşı sessizliğimizi izledim... Hoca Efendi dedikleri üzerinden kandırdıkları ülke insanını yıllarca uyutttuktan sonra, kendi KANDIRILDIK hikayelerini yaratıp, durumdan nasıl sıyrıldıklarını izledim... Bugün, hiç olmadığı kadar güçlenen / zenginleşen cemaati yapıların sosyal medyayı adeta istila ettiği bir ülkede, politize edilmiş bir dinin içinin nasıl boşaltıldığını izledim... Hatay'da, enkazının altında yüzlerce insanın öldüğü bir rezidansın mimarını savunacak kadar ileriye giden, bu tavrı için asla özür dilemeyen birini belediye başkanı atayacak ve onun mitinglerinde coşacak kadar ileriye gidenleri izledim... Bu ülkenin emeklileri, ucuz et kuyruklarında para hesabı yaparken, belediyelerin açtığı kent lokantalarında 40 TL'lik 4 çeşit yemek için sıraya girerken, itibarından asla tasarruf yapmayanların başkentinde, 550 çeşitten oluşan TBMM lokantasının toklarını izledim...
Ve şimdi de, yaklaşan cumhurbaşkanlığı seçimlerinin telaşında ve yeni nayasanın değiştireceği dengelerin hesabında gözaltına alınan Ekrem İmamoğlu'nu izliyorum...
Haklısınız, izlediğimiz çoook şey var...
Peki, müdahil olduğumuz ne kadarı var ?
"Adaletsiz" dediklerimize kaç ayağa kalkışımız var ?
Düşünün...
İzlemeyin !