Avrupa Bizi Kıskanıyor (muş) ! Hadi Birazcık Kıskanalım (mı) ?
Avrupa'ya giden herkes, illa ki birşekilde Euro kullanmıştır, ki o "Avrupa bizi kıskanıyor" söylemini tam da bu noktadan alıp, ufak bir karşılaştırma yapalım istiyorum... Konu; ne bizdeki emeklilerin açlık ve yoksulluk sınırı altındaki utandıran hali, ne asgari ücretlilerin benzer / ay sonunu getiremeyen çaresizlikleri, ne memurun 'tasarruf' adı altında kesilen 'servis' gibi hakları, ne 'kent lokantaları' eliyle artık alenileşen fakirliğimizin 40 TL'lik menüsü, ne hemen her gün artan fiyat etiketlerinin altında ezilen kesimler ve ne de diplomalı genç işsizlerin elde bavul, başka ülkelere göç hikayesi... Konu, Türkiye'de basılan en yüksek para birimiyle, Avrupa'da Euro bazında basılan en yüksek para biriminin düşündüren hali...
Nasıl mı ?
Bugün, Avrupa'da basılı en yüksek kağıt banknot, 200 Euro !
1 Ocak 2002 yılında basılmış...
Bizde basılı en yüksek kağıt banknotsa, 200 TL !
1 Ocak 2009 yılında basılmış...
Rüya gibi ama, o zamanlar, 1 Euro 2 TL'ymiş... Yani Avrupalı neyse biz de oymuşuz... Görünürde, o ne alabiliyorsa, biz de o kadar alabiliyormuşuz... Ne onlar bizi kıskanıyormuş, ne de bizim onları kıskanmak için, en azından kur değeri noktasında, pek bir şey yokmuş... Hayat, sen sağ ben selamet akmaya devam ederken, Türk Lirası durmuş durmasına da, Euro durmamış... 1 Euro 2 TL'yken, o 2 olmuş 3, ardından 5, yetmemiş 15, durmamış 25 ve gelmiş 39'a kadar... Anlayacağınız, 200 TL'yle 7 sene sonra tanıştırdığımız 200 Euro'yla neredeyse eşitmişiz, ama şimdi bizden 39 kat değerli hale gelmiş... Biz, 1 TL ile sakız bile alamıyorken, onlar, bizim ülkemizde, 1 Euro'yla, ortalama 3 ekmek ve neredeyse 3 simit alabiliyor...
Ama bizdekilere bakarsanız, "Piyasada işler elhamdülillah iyi" ! 4 Nisan 2022'de bunu diyen isim, dönemin Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, hani "“Daha dün eşimle birlikte pazara gittim... Yüzümde maske, fiyatları yerinde inceledim... İnsanlar, 'Ne oldu da Türkiye bir anda bu noktaya geldi' diyor... Döviz kırıldı, umutlar farklılaştı" diyen, bundan 1 sene önce de "Şimdi uyuyun, 6 ay sonra uyanın... Çok farklı noktalara gideceğiz" diye de ekleyen hatta !
Bakanlığı boyunca madem her şey iyiydi, niye kendi hükümeti tarafından bakanlık kariyeri, 6 ay da değil, tümüyle uyutulmuş, sormak lazım...
Ama madem 200 TL ve 200 Euro dedik, "...elhamdülillah buna da şükür" diyenlerin ülkesinde bir T.C. vatandaşı olarak ne durumdayız, biraz buna bakalım mı ? Kendi ülkemde, 200 TL'nin 200 Euro'ya karşı maçında kim ne kadar gol atmış, kalesinde kim kaç gol görmüş, biraz bunda duralım mı ?
Hepimiz, market alışverişi yaparız, neredeyse hepimiz mahalle pazarlarına gider, haftalık ihtiyaçlarımızı satın alırız, doğru mu ? "Cebinize koyduğunuz o 200 TL, hafta içindeki ihtiyaçlarınızın kaçta kaçını alır" diye sorayım !? Kaç kilo elma, portakal, domates, ne kadar pırasa, lahana, kabak, patlıcan... Sanırım, kilo demesek daha iyi olacak ! Kaçımız, kilodan, grama ve taneye döndü ? Peki, 200 TL'nin bu çaresiz haline eti yaklaştırabiliyor muyuz ? Kilo değil, gram cinsinden bile olsa, birazcık kıyma ya da kuşbaşı almaya yeltendiğimizde, 'böl, topla, çarp, çıkar' hesaplamalarının kalabalığından çıkabiliyor muyuz ? Cevap verirken korkmayın, tam da bu noktada, aynı gemideyiz ! Her hafta mahalle pazarı alışverişini düzenli olarak yapan biri olarak, 200 TL'nin utandıran alım (!) gerçeğinde, pazar alanlarına akşam saatlerinde gelip de geride kalan sebze / meyvelerin ucuz ve yıpranmış hallerine talip olanların ne de çok olduğunu çok iyi bilenlerdenim... Bunu yaparken, utana sıkıla soru soranları, bakıp da 'anla halimi' dercesine 'sorgulanmaktan' korkanları da... Ülke insanının bu itibarsız halini kadere teslim edip, kendi itibarından ödün vermeyenleri en çok da...
Peki, 200 Euro !
Kaç TL şu an ?
Ben bu yazıyı yazarken, aşağı yukarı 7 bin 965 Türk Lirası...
Bir hafta için cebinde bu kadar parası olan birinin, hem mahalle pazarına gidip meyvesini / sebzesini hem de kasaba gidip et ihtiyacını almasını sağlayacak böylesi bir ekonomiyi yaratamayanların bizlere yönelik en önemli tavsiyesinin PORSİYON KÜÇÜLT olmasını kabul ettik hep, onayladığımız son 22 senelik hayat dilimimiz içinde !
Halbuki, daha da yoksullaştık...
Geçim derdi içinde kaybolduk...
Kış geldi, ısınmaktan korktuk...
Faturalar birikti, hep erteledik...
Memlekete bile gidemez olduk...
Eskiden, düğünlerde AZ GELİR diye çeyrek altın takmaya utanan bizler, o çeyrek altın için GÜCÜMÜ AŞAR demeye başladık, hatta kuyumcuların düğünler için özel olarak ürettiği gramajı düşük ziynetlere yöneldik, ama kabul de ettik hep !
Yok, 200 TL'nin 200 Euro karşısındaki yenilgisiyle netleşen hayatı bu haliyle kabul etmiyorum ben...
Size de tavsiyem, asla,
..."YENİLDİM" demeyin, "ÖĞRENDİM" deyin ve bir adım atın !
...Hayal etmeyin, ama yapın, düşmek korkutmasın sizi !
..."Yapamıyorum" demeyin, bir daha deneyin !
..."Olmuyor" demeyin, oldurun !
Bizi, 200 TL'nin alım gücüne mahkum edenlerin 200 Euro'luk hayatlar yaşarken ki PORSİYON KÜÇÜLTÜN tavsiyesini KADER olarak kabul etmeyin, kaderinizin tek senaristi sizsiniz, ki sadece bunu hatırlayın...