Öcalan Hikayesi Su Mu Kaynattı? Peki, Ankara Niye Bu Kadar öfkeli?
Terör bitsin, silahlar sussun, baskılar sona ersin, analar ağlamasın, ülkenin kaynakları artık heba olmasın, bu coğrafyanın evlatları birbirine kurşun sıkmasın, sorunlar artık cesaretle konuşulabilsin, hiç kimse kimliğinden dolayı yargıların kurbanı olmasın, Anayasal eşit vatandaşlık ilkesi herkes için pratiğe geçsin, bugüne kadar KÜRT ve KÜRTÇE kelimelerine mesafeli duran resmi kurumsal kimlik tavır değiştirsin, devletin babalığı devletin tüm evlatları için geçerli olsun, kimse bir diğerinden bir daha bu kadar çabuk / bu kadar kolay vazgeçmesin, verilecek mücadele BİZ için olsun, BEN / SEN kavgaları unutulsun, evlatlarını / eşlerini / kardeşlerini / babalarını yaşanan çatışmaların karanlığında kaybetmişler arasında acı yarıştırılmasın, ülkeyi yönetenlerin "anaları" çocuklarının kimliğine göre tasnifine bir son verilsin, birine TERÖRİST damgası vurmak bu kadar kolay olmasın, Yargıyı ideolojik bir sopa gibi kullananlara geçit verilmesin...
Daha demokratik ve özgür bir Türkiye özlemi olan herkesin kendine göre bir listesi var, buna eminim... MHP lideri Devlet Bahçeli'nin Kürt Milletvekilleriyle tokalaşmasıyla başlayan, ardından Öcalan'ın PKK noktasında devreye sokulması adına BEN DE VARIM deyişiyle devam eden o SİLAHLAR SUSSUN ruh hali, bizlerin bu listelerini bir kez daha gün yüzüne çıkardı sanırım...
Uluslararası siyaset okuyan, küresel siyaset üzerine çok yazan ve çok okuyan biri olarak, dürüstçe,
...çok hazırlıksız başlayan bir süreç !
...toplumdan çok kopuk bir süreç !
...bilgi kirliliği de olan bir süreç !
Bu süreci başlatan Devlet Bahçeli'yi NOBEL'e aday göstermeye çalışan YANDAŞ medya kitlesini izlerken, onların, yaşananları belli açılardan eleştirenleri bile açık açık tehdit etmesine de şahitlik ediyorum... Tüm bunlar olup biterken, şehit ailelerinin ya da gazilerin fikir bile beyan etmemesini ise çok garip buluyorum...
Eldeki ne peki ?
Bahçeli "HADİ" dedi, DEM Parti devamını getirdi, İmralı'daki PKK lideri Abdullah Öcalan'sa üzerine düşeni yaptı ve "SİLAHLAR SUSSUN" diye ekledi ! "PKK bitecek, bitiyor" diyenlerin sloganları arasında gelen örgüt açıklaması ise "SUSMUYORUZ, AMA SADECE ATEŞKES İLAN EDİYORUZ" oldu !
Yok,
...BEN YAPTIM OLDU olmadı bu defa !
...hazırlıksız bir sürecin finali hiç şaşırtmadı !
Hatta öyle bir noktaya geldik ki, kendi iktidar ortağının başlattığı süreci destekleyen Erdoğan'dan hiç beklenmedik sertlikte bir UYARI geldi... "Verilen sözler tutulmazsa, günah bizden gider... Operasyonları, taş üstünde taş, omuz üstünde baş bırakmadan sürdürürüz” !
Böylesi hassas bir dönemde gereken şey bu muydu ? Taraflar birbirini tartarken, bu güç gösterisi gerekli miydi ? Yoksa, konu, toplumun hassas kesimlerine "KONTROL BİZDE" deme şekli miydi ?
Eldeki tabloyu özetlersek,
...tokalaştılar, birbirlerini kapılarda karşıladılar, 10 yıl boyunca ziyaretçi izni verilmeyen Öcalan'ın ziyaretçi listesini kısa süreliğine doldurdular, hatta basına açıklama yapma şansı bile verdiler ama... PKK kanadının istekleri de OLMASI GEREKENLER LİSTESİ de kimsenin gündeminde değildi... SİLAHLARI BIRAKACAĞIZ kararı için toplanacak bir PKK kongresine Öcalan'ın katılımının ŞART koşulması, bunun için de PKK liderine özgürlük talep edilmesi mi ? Servis edilen hikayeyi yerle bir ettiği ve aslında "bir pazarlık süreci var" dedirten durumu halka anlattığı için, çok sevilmedi...
Anlayacağınız, hiç bir şey, YANDAŞ medyanın ve sponsorlarının anlattığı gibi BAŞARDIK durumu değil... Henüz başarılan bir şeyin olmadığı, ama atılan çok önemli ve cesur bir adımın olduğu gerçeği yerine, TERÖRÜ BİTİRDİK yaygarası yapanların, aslında bunun bir yol haritası olduğu ve çıkılan yolun da henüz başında olunduğunu anlatmak yerine, Bahçeli'ye NOBEL ÖDÜLÜ sunmasını izliyoruz hep beraber...
Sahi, gerçeğimize dönelim mi ?
Madem PKK lideri bir şekilde masada, örgüt de sürece EVET diyor, DİNLEYELİM mi ?
Çünkü KÜSTÜM OYNAMIYORUM demek için çoooook geç kaldık !