Sayın, Kurucu Önder Ve... Sırada PeKeKe Mi Var ?
Yakında, OLSA NE OLUR Kİ diyecekler de olacaktır, hatta PeKaKa yerine PeKeKe diyecek yandaşlar da ama, bana gelen mesajların birinde bu soru vardı...
Dolmabahçe mutabakatı denilen, ama sonrasında herşeyin inkar edilip halının altına süpürüldüğü o enkazın altında kalan çözümlerin Türkiye'sinde, bu defa ki yolculuğu soruyorsunuz, biliyorum... Anadolu coğrafyasının on yıllardır küskün halkı, "Kürtlerin taleplerinden korka korka yarattığımız suni kabusların uykusundan bu defa uyanır mıyız" diye en çok da...
Son hastalığından ve geçirdiği söylenen operasyonun ardından, sürece ve iktidara yakın hemen herkesle telefon görüşmesi yapacak kadar kendinde ve enerjik, ama tek kare fotoğraf veremeyecek kadar da garip bir durum sunan MHP lideri Devlet Bahçeli nerede, kimse bilmiyor ama, bu birikmiş enkazın gönüllü iş makinesi gibi davranıyor !
Önce tokalaştı, az biraz gülümsedi, ardından da bir anda ÇÖZELİM dedi, DEM'i devreye aldı, PKK lideri Abdullah Öcalan'ı projesinin orta yerine koydu, silahların temelli susacağı bir Türkiye için, o güne kadar ki tüm söylemlerinden bir anda vazgeçti...
Görsel, güzel...
Söylenenler de...
Atılan adımlar da...
Ama...
Konu, sorun çözmek mi, yoksa birilerine yeni bir kimlik kazandırmak mı, bilmiyoruz henüz... Amerikan filmlerinde sıkça gördüğümüz o 'tanık koruma programları' kapsamında kimlikleri yenilenen ve yepyeni bir hayatla yollarına devam eden suçluları hatırlıyor insan... Verdiği bilgiler ve bilinmeyenlere yönelik sunduğu detaylar o kadar kıymetlidir ki, o yeni hayat, suçlunun devletle olan pazarlığının KAZAN / KAZAN dengesidir bir bakıma...
Tarafların illa ki bir şeyler kazandığı bu dengede biz neredeyiz, sanırım anlamaya çalıştığımız şey tam olarak bu ! "Taraflar ne kazanıyor" sorusu ise hala ortada... Devleti temsil edenler "HİÇ BİR ŞEY VERMİYORUZ" dese de, pazarlık masasına oturan Öcalan, özgürlüğünün hesaplarını ondan çok daha fazla yapanların elinde, bu süreçten fazlasıyla memnun bence... Daha geçen gün, iktidarın eski bir milletvekili / gazeteci de olan bir tanesi, MHP lideri Devlet Bahçeli'nin Öcalan'a "kurucu önder" demesini savundu ekranlarda, ki savunurken de "Ne var, yanlış bir şey değil ki o yani... PKK'nın kurucu önderi kim ? Abdullah Öcalan ! Yani Atatürk için de önder dediğimiz için artık 'önder' kelimesini başkaları için kullanmayacak mıyız ?.." dedi !
Ne hale geldik... !
Atatürk Cumhuriyeti'nde, bu ülkenin kurucusuyla, bu ülkeye karşı 40 yıldır terör faaliyetleri yürüten, binlerce masum insanı öldüren ve şehit eden, BEBEK KATİLİ lakaplı biri, aynı başlık altında karşılaştırılıyor, aynı ünvanla anılıyor !
Atatürk'e 'kurucu önder' demekte bile zorlanan bazı kesimlerin, PKK lideri Abdullah Öcalan için KURUCU ÖNDER ifadesini kullanırken ki rahatlıkları, ne yalan söyleyeyim, korkutuyor... Daha düne kadar SAYIN diyen için bile soruşturma açanların bu iltifat trafiği, fazlasıyla korkutuyor... Dolmabahçe enkazının üzerine kurulan bu yeni masanın yaratabileceği enkazın olası büyüklüğü en çok da...
2005'ten bu yana Gazetecilik yapan ve Türkiye gibi demokrasisi sorunlu bir ülkede yazmanın riskinde fazlasıyla duran biri olarak, bugün, Öcalan'a yönelik bu garip yüceltici tavrı izlerken, konunun, Anadolu halklarının barışması temelinde yaratacağı söylenen değişimi merak ediyorum aslında...
Yok,
...samimi gelmiyor !
Yıllardır kayıplarını arayan Cumartesi Anneleriyle bile barışamayanların sunduğu bu bol kepçe özgürlüğün tadı bana çok yavan geliyor ! Kadın cinayetlerinin ve kadına yönelik şiddetin coğrafyasında, hakları için, hele ki 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nde yürümek isteyenleri bile durduran bir demokraside, Öcalan için yaratılmak istenen bu geniş hareket alanı, fazlasıyla düşündürüyor ! Suriye'deki YPG'nin üst düzey bir ismiyle haber yapan muhalif bir gazeteci için TERÖR PROPAGANDASI suçundan soruşturma açanların, PKK lideri için milletvekilliğin ve düz ovada siyasetin kapısını aralayan yandaş gazetecilere sunduğu gazete köşeleri ve TV programları, KENDİNE MÜSLÜMAN bir demokrasi içindeki güvenliğimizi tartışmaya açıyor...
Keşke,
...bugün, Suriye'deki Kürtler için TÜM HAKLARI VERİLMELİ diyenler, PKK faktörü olmadan o aynı HAKLAR için yeni bir Türkiye hikayesi yazabilselerdi !
Haklısınız,
...samimi gelmiyor !
Gelen, gideni hep aratıyor !