Yoksul kelimelerin Harf harf çığlıkları
Hayatı okumak için, birbirimizde durmamız gerek… Bugün, o DURMA işini, 2019’dan bu yana hayata dokunan, dokunduğu her noktada binlerce kelime biriktiren Derin Yoksulluk Ağı yaptırsın bize ve onda biriken kelimeleri bir kez daha paylaşsın... Kim bilir, belki uyandırır UYUR hallerimizi…
İşte o birkaç satırlık yaşananlar, ama her biri kendi içinde koca birer kitap olanlar…
Kimi okunanlar…
Kimi, kapağı hep kapalı kalanlar…
Hadi başlayalım !
-
Sol gözü, doğuştan katarakt. Baca temizleyicisi. Pandemide işten çıkartılmış. Kâğıt toplamaya başlamış. Kâğıt, toz, çöp derken, bir göz tamamen kayıp… Yiyecek bitince, doğru market önüne… Atılacak 1 kasa domatesle eve dönmüş, hafta sonu söğüş yapmışlar!
-
9 yaşındaki kızıma, bugüne kadar hiç bebek alamadım. 5 yaşındaki oğlumun bir arabası var, bütün gün oynuyor. Kızım, okul defterine bebek çiziyor. Yiyecek yok. Hiçbir şey yok. Komşudan 50 lira aldım, süt aldım çocuklara.
-
57 yaşındayım. Koronadan önce tekstilde çalışıyordum. Çıkardılar. Şimdi yine işe başladım, temizlik yapıyorum. Kiramı ödeyemedim. Ev sahibi “çık” diyor. Eşim 67 yaşında, hasta. Servisi kaçırdığımda, otobüs şoförüne rica ediyorum, “beni götür” diye...
-
Sizden destek gelmeye başladığından beri iyiyiz. En azından dolapta bakliyatım var, “fasulye yaparım” diyorum.
-
Bir lisenin bilişim bölümünde. Babası seyyar satıcı, kanser, çalışamıyor. Birisi, epey yıllanmış bir bilgisayar, komşu da internet vermiş. Bilgisayarı yere koymuş, çalışma masası yok. Çocuk, başaracak... Ama bir çocuk neden bu kadar zorlansın eğitimi için?
-
Bir anne anlatıyor: “Üç buçuk aylık bebeğimle dışarıdayım. Ev sahibi gelir diye erkenden çıktım, bir parkta oturuyorum. Mendil satıyorum.”
-
Oğlum, kirasını ödeyemediği için eşi ile yanıma taşındı. Ben de kendi kiramı ödeyemiyorum. Şimdi bana da süre verdi ev sahibi. Onları da birlikte götürebileceğim bir annem yok!
-
16 yaşında, ortaokulu dışardan okuyan kâğıt toplayıcısı bir çocuk: “Elektrik faturasını ödeyemeyince, annem, evdeki televizyonu sattı.”
-
Sokaklarda bıçak bileyiciliği yapıyorum. Bir bıçak bileme, 3 lira. Gün boyu çalışıp, 30 lirayla eve dönüyorum. Virüste çalışamadım. Elektriği kesme ihbarnamesi geldi. Gece, rüyalarıma giriyor elektriğin kesileceği. Oğlum, zihinsel engelli, karanlıktan korkuyor.
-
Yıllarca sanatçıların arkasında çalar, çocuklarını okutursun. Sosyal güvencen yoktur. Bir gün pandemi gelir, kiranı ödeyemezsin, süre verilir… Sanatını savurur hayat. Memlekete dönmeye karar verirsin. Geride, hüzünlü bir kanun taksimi kalır!
-
Amcanla erken uyuyoruz artık, televizyon yok. Bu eve taşınırken, televizyonu satıp kalan faturaları ödemiştik. Şimdi satacak bir şey kalmadı. İş olsa…
-
İstanbul Belediyesi’nin gıda kartını kaybettim. Küçük oğlan markete gitti. Her gün 5 ekmek alıyorduk. Dönerken düşürmüş… Bu sabah, yukarıdaki komşudan 10 lira borç aldım, çocuklara ekmek almak için.
-
Annemle babam, işitme ve konuşma engelli. Babam, virüs öncesi tekstilde ilk defa iki ay sigortalı çalıştı. Sonra çıkardılar. O arada devlet engelli maaşını kesti. Ben, 7. Sınıfta okulu bıraktım. Geçinmek için kâğıt topluyorum.
-
Çok zor durumda kalmasam, sizi aramayacaktım. Süt alamıyorum, bebeğime şekerli su veriyorum. Gözlerine bakamıyorum artık.
-
Bana, yarına kadar süre verdi, “eşyaları çıkar”, dedi. Kiranın birazını ödedim diye, anahtarı aldı. Komşudayım. Yağmurlu günde bebeğimle sokağa attı.
-
Pandemiden beri hiç çiçek satamıyorum. Ama etraftakiler beni görünce çay veriyor, galeta alıyor. Buraya gelince en azından bir şeyler yiyip içiyorum. O yüzden, her gün açıyorum tezgahı.
-
Haklısınız…
Okudukça daha zor o hayat…
Bir de o zoru her gün yaşayanları düşünün !
…düşünün !