Yok birbirimizden farkımız Ha Ankara’ymış ha Antakya
Yaklaşan 2019 seçimleri arifesinde herkes almış eline kalemi-kağıdı, hesap peşinde ! Kimi İKİSİ BİR ARADA derken, kimi ÜÇÜ BİR ARADA formülünde ! Yok, hazır kahve paketleri değil bahse konu olan, ama HAZIR SİYASET’in İTTİFAK formülleri ! Henüz başlamadılar ama, ısınma hareketlerinden de anlaşıldığı üzere, miting meydanları sırası geldi mi KÜFRÜN BİRİ BİN PARA olacak ! O onu ASACAK, bir diğeri öbürünü KESECEK ve bizler, eldeki Türkiye’nin bu son halini izlerken, bizleri yönetmeye (!) talip olanlar için OY kullanacağız !
Aklıma geleni paylaşayım mı ?
*
At şarkı söylemezse değil, koşamazsa talihsizdir…
Köpek uçmadığı zaman değil, koku alamadığında talihsizdir…
Peki ya insan ?
*
Diye sormuş, Yunan Stoacı (helenistik felsefenin en önemli akımlarından) Filozof, Epiktetos… Sahi, o ‘YA İNSAN’ lafında durup da eldeki o tek bir OY’un gerisini getirebiliyor muyuz? Yoksa durup da düşünüyor muyuz ? Sanırım ‘ikincisi’… O zaman işimiz zor ! Kaybettiklerimizin kalabalığında EKSİK olanı bulmakta bu kadar zorlanıyorsak eğer, düşündüğümüzden çok daha fazlası kaybolmuş demektir !
Tüm bunlar bize çok şey öğretiyor aslında…
‘Zamanla öğreniyorsun’ diye başlayan bir yazarın dediği gibi…
Bir zaman sonra, kimseyi değiştirmeye çalışmıyorsun… Kimin ne düşündüğünü, kimin NE yaptığını umursamıyorsun… Yorulunca da KENDİ kabuğuna çekilip, o küçük dünyanda YALNIZ yaşamayı öğreniyorsun… Anlık mutluluklar yaşayıp, derin hüzünleri de tek başına atlatmayı tek başına öğrendiğin vakit kimseye de ihtiyacın olmuyor…
İşte geldiğimiz hal…
Peki, eldekine biraz bakalım mı ?
2019’a ilerleyen Türkiye’ye bakalım !
Adım adım ilerleyip, neredeyiz, anlayalım !
Bunca söylenene bizler de bir şey ekleyelim !
Şu ana kadar söylenenlerin sloganına gerçek ekleyelim !
Okudunuz mu bilmiyorum ama, “Entelektüellerin Sorumluluğu” başlıklı kitapta Noam Chomsky ile röportaj yapan Michael Albert şöyle demiş… “1960’ların başında ve ortalarında insanlar politize olmaya başladıklarında, toplumu anlamaya çalışan entelektüel bir BİLEŞEN vardı… Yaşam tarzına ilişkin bir TUTUM vardı… SOL’un, ANA AKIM ve SAĞ’a ait genel hayat tanımları ile rekabet edecek bir şeyi kalmadığını düşünüyorum… Dolayısıyla, SOL’da, baştan çıkarıcı şeyleri görmezden gelmeyi daha kolay hale getirecek güçlü bir YAŞAM TARZI ve KİMLİK yok... İdealleriniz var, ancak KARŞI-KİMLİĞİNİZ yok…”
Aynı fikirde misiniz bilmiyorum ama, elimizde bir saptama var ! Paylaşılmış, benim de sorduğum, sorguladığım bir SAPTAMA !
Orada diyor ki ;
“CHP, şunun kararını vermek durumunda… Kimliğinden ARINMIŞ, SOL değerlerle bağını KOPARMIŞ, kendisi olmaktan ÇIKMIŞ bir örgüt olarak mı yürüyeceğiz, yoksa toplumsal MUHALEFETİN TÜM RENKLERİNİ barındıran, dayanışan, mücadele eden, daima ileri götüren bir anlayışla mı yürüyeceğiz?”
2019’un ANA SORUSU bu !
AKP-MHP ittifakı noktasında duran ANA (!) muhalefetin cevap vermesi gereken soru tam olarak bu ! Ama en çok da; İYİ PARTİ’yi, olası bir BARAJ SORUNU noktasında OMUZLAYALIM diyenlerin, konu KÜRT SİYASETİ’ne ve onun temsilcilerine (HDP) gelince DURMASI ve sorulanın da cevapsız kalması !
‘CHP, 2019’a giderken, toplumsal muhalefeti sahip olduğu güçle YA BESLER ya da AÇ BIRAKARAK yok eder’ diyenlerin beklentisi biraz da bu yüzden çok yüksek…
Peki, ‘Antakya’nın, bu eldeki Ankara tartışmasında ne işi var’ diye soracaksınız ! Aslında ÇOK İŞİ var ! Niye mi ? Yaklaşan ODA seçimleri için birbirlerini SUÇLAYAN ve elde KAZMA-KÜREK karşılıklı CEPHE kazanların tozu dumana katmış yarışında, eldeki Antakya’nın +18 TBMM’den çok da geri kalmayan performansını izliyoruz...
Ama izlediklerimizi sevmiyoruz… Okuduklarımızı da… Duyduklarımızı da… Gördüklerimizi de…