Yeni Şam'da Güç Savaşları! Ankara O Savaşta Nerede?
AKP / MHP çatılı Ankara'nın öylesine sık değişen bir dış politikası var ki, ara ara yurt dışı merkezli gazetecilerle konuşurken, "Türkiye, bu konuda şunu düşünüyor" diyemiyorum ! Çünkü bugün dediğim yarın değişebiliyor ! Hatta yarın değişecek olanın da bir sonraki gün güncellenip güncellenmeyeceği konusunda kimse garanti veremiyor ! Şam düşüp, Esad da ülkesinden ailesiyle beraber kaçarken, geride kalan ülkenin sınır komşusu durumundaki Türkiye'nin tam da bu noktada politikası NE, hatta NE olacak, bunu dahi öngöremiyorum !
Biraz da bu yüzden, Suriye'de, geçmişi ve ilişkileri El Kaide'ye uzanan, radikal İslamcı Heyet Tahrir el-Şam'ın (HTŞ) ve lideri Ebu Muhammed el Colani'nin adeta birer kahraman (!) gibi karşılandığı Şam'ın geleceği konusunda karanlık senaryolar üretenlerden biriyim... Hatta ufak da bir hatırlatma yapayım ! HTŞ, 2016 yılında bağlarını koparmadan önce, El Kaide'ye sadakatini ilan eden bir gruptu...
Bakmayın siz, Baba Hafız Esad heykellerinin ardı ardına devrilmesine, oğul Beşar Esad'ın resimlerinin öfkeyle yırtılmasına, hapishanelerdeki siyasi nedenlerle mahkum binlerce insanın salıverilmesine... Şam'ı, inanılmaz bir öfke teslim aldı, bu özgürlük sloganları arasında çok fark edilmese de... Esad sonrası yükselen öfkenin açlığı o kadar derin ki, boşaltılan o hapishanelerin çok çabuk dolmasına kesin gözüyle bakılıyor... Bugüne kadar Esad ile çalışmış ve işbirlikçi gözüyle bakılan, yepyeni siyasi suçlulardan oluşan başka bir kalabalığın yaratılmasına en çok da...
Başlarken de dedik ya, "Ankara'yı anlamak zor" diye...
Daha düne kadar Esad ve ailesiyle yeniden bir araya gelme düşüncesini açık açık ortaya koyan ve Rusya'nın arabuluculuğuyla da bunu ısrarla deneyen Erdoğan'ın, bugün, "Zalim Esed rejimiyle beraber, ülkemizde mülteci düşmanlığını körükleyen necis zihniyet de kaybetmiştir" demesinde durup düşünmemiz, ondan !
Ankara'nın, bu çok değişken ve takip edilmesi de oldukça zor dış politik tercihlerinde karşı karşıya kaldığı ülkelerden biri, Rusya... Esad konusunda, son ana kadar "yeniden görüşme" ve "ilişkileri eskisi gibi yapılandırma" arzusunda olan Erdoğan'ın, Putin'i aracı olarak kabul ettiği bu zorlu süreci bu kadar çabuk çöpe atıp, Şam'ın ele geçirilmesine tam destek vermesinin ve Rusya'yı da bu konuda terk etmesinin sonuçları ne olacak, bunu hep beraber göreceğiz !
Bir diğer ülke, Amerika !
Onlarla durum farklı mı ?
IŞİD’e karşı uzun yıllar verilen mücadelenin bir parçası olarak, Kürtler’in liderliğindeki Suriye Demokratik Güçleri'ne askeri ve lojistik desteğine bugün de devam eden Washington'a rağmen, Türkiye destekli Suriye Milli Ordusu'nun (SMO), Şam'ın düşmesinin hemen ardından, Menbiç gibi, Kürtlerin elindeki önemli noktalara saldırı başlatması, Ankara'nın, Moskova'dan uzaklaşan dış politikasının Washington'a da çok yakın olmadığının bir karşılığı mı ?
Ufak bir hatırlatma yapalım... Halep vilayetinde yer alan Menbiç, 2016 yılında IŞİD militanlarından kurtarıldığından bu yana, ABD destekli, bünyesinde YPG/PYD de olan Suriye Demokratik Güçleri'nin kontrolü altında !
Washington / Moskova hattında, bu tozu dumana karışmış tabloda, herkesin kendi güç alanı için savaş verdiği yeni Suriye'de, Ankara, 'kazanan' olmak istiyorsa, şu ana kadar asla yapmadığı bir şeyi yapmak zorunda aslında... Özetle, Türkiye, Suriye’nin, siyasi ya da ekonomik, yeniden inşasında rol almak istiyorsa, Kürtler’le işbirliği yapmak zorunda ! Niye mi ? Bu defa ki denklem oldukça basit... Suriye toprakları, Esad'ın ve Şam'ın düşmesiyle beraber; HTŞ, ana omurgasını YPG’nin oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ve Türkiye destekli Suriye Milli Ordusu (SMO) gibi grupların denetimine girdi ve bu denklemi yönetebilmek, denklemi oluşturan güçleri birbirine vurdurtmaktan değil, birleştirmekten geçiyor ! Peki, Ankara'da, PKK başlığında TBMM daveti yapan ve artık uzlaşmak isteyen politik tavır, aynı PKK'nın Suriye'deki uzantılarına da elini uzatıp, bölgesel çıkarlarını aynı potada birleştirecek cesareti ortaya koyar mı ?
Bunu soranlar, Ankara'nın, Irak Kürdistan bölgesel yönetimiyle olan askeri / ekonomik ilişkisine işaret ediyor, ki çok da haksız değiller !
"Esad gitti, Şam bizim" adlı filmin MUTLU SON ile bitmesini bekleyenlere de bir çift sözümüz olsun !
Bu, o kadar da kolay olmayacak... Suriye tablosunda, Esad'a karşı zafer (!) ilan etmiş tek bir muhalif gruptan bahsetmiyoruz... Aksine, çok parçalı bir yapı var ortada ve bunlar arasında da orta vadede sıkıntılı bir güç paylaşımı olacak... Geçiş hükümeti, bu sıkıntıları şimdilik halının altına süpürmüş gibi gözükse de, silahlı güçlerin gölgesi altındaki Şam'ı, geçici hükümetin son kullanım tarihi olan 1 Mart sonrası ne beklediğini hiç kimse bilmiyor !
En garip olanı da,
...El Kaide ile olan geçmiş ilişkileri nedeniyle, HTŞ'yi "terör örgütü" olarak tanımlayan pek çok ülke gibi, Türkiye açısından da nasıl bir politik, diplomatik bir duruş sergilenecek, merak konusu ! Düşünün ki, 'terör örgütü' olarak kabul ettiğiniz bir yapı, sınırınızda bir ülkenin başkentini, hatta yönetimini ele geçiriyor ve siz, sadece izliyorsunuz !
Belki de hiç bir şey izlenmiyor, ama yönetiliyor !
Ebu Muhammed el Colani'nin lideri olduğu HTŞ'nin, İdlib'i uzun yıllardır yöneten ve buradaki varlığı bir şekilde korunan bir yapı olduğunun altını çizelim, 'bilinenleri' ve 'yönetilenleri' daha iyi anlamak için en çok da...
Anlayacağınız, Suriye'de hiç bir şey sürpriz değil, aksine, planlı gibi !