YENİ PARALELİMİZ, SAVCI BHARARA PEKİ YA SUUDİ KRAL, O NEYİMİZ
Bir dönemi hiç unutmadık, hani ERGENEKON fırtınası estirilen, muvazzaf ve emekli askerlerin gözaltına alındığı, tek tek sorgulandığı, terör örgütleri ile ilişkilendirildiği, hatta binlerce sayfadan oluşan iddianameleri, alt alta sıralanan suçlamaları, faili meçhul her DOSYA için BUNLAR YAPMIŞTIR paranoyasını, ki tamamladık gibi, bu süreci bitirdik gibi ve kirlettiklerimizden de ÖZÜR diledik gibi…
Diledik mi sahi ?
Yok canım, unutuldu zaten !
Diğerleri gibi, unutuldu zannettiklerimiz gibi !
Zaten yeni bir konumuz var, eskisinin pabucunu dama atan !
Ne mi ?
Paralel’in Türkiye’si…
Hani Devlet’i ele geçiren !
Ele geçirirken fark edilmeyen !
Ama ne istedilerse de verilmiş olan !
Bunun itirafındaki Ankara’dan beslenen !
O ‘beslenme’ noktasında şimdilerde neredeyiz bilmiyorum ama, 'NE İSTEDİLER DE VERMEDİK' diyen bir siyaset tarafından özenle yaratılan İÇ ve DIŞ düşmanlar noktasında toplumu sürekli TETİKTE bekletenler, anlaşılan o ki, namluya sürülü vaziyette tuttukları mermileri o TETİKTEKİ ellere sıktırmak için çok fazla zaman kaybetmiyor, hele ki siyasetin ele geçirdiği GAZETELER eliyle, ki yeni hedefimiz bir SAVCI, Preet Bharara, hani ÖNÜNE YATILAN Reza Zarrab’ı Miami’de gözaltına aldırtan, Ankara’dakileri de bu yüzden biraz fazla korkutan, hatta son açıklamasında, “3 hafta önce İran asıllı Türk vatandaşı Zarrab için iddianame hazırlayıp tutukladığımızda 8 bin 100 Twitter takipçim varken dört gün içinde tamamı Türkiye’den 270 bin kişiye ulaştım. Bunun nedeni iddianamenin, Türkiye’de çok geniş haber yapılması, hükümetin aynı şahsın adının geçtiği yolsuzluklar karşısında mücadele etmemesi kanaatiydi” diyen…
Başlayan SORUŞTURMA, Ankara’nın AK-ladığı17 Aralık’ı etkiler mi bilinmez ama, öyle görülüyor ki bu durum bazılarını hayli rahatsız etmiş, hatta ALGI operasyonlarımız dahi başlamış, buna dair MANŞETLERİMİZ de, eldeki son Amerikalıyı PARALELCİ ilan edenler noktasında hani...
Ama merak etmiyor da değilim…
Şimdiden SUÇLU ilan ettiğimize göre, KORKTUĞUMUZ tam olarak ne, Amerikalı Savcı’nın deşip de altından çıkartmasından TEDİRGİN olduğumuz şey ne, Zarrab’ın sorgusundan Ankara’ya damlaması İHTİMAL olanlar ne ?
Şimdi gelelim Mısır’a, hatta Riyad’a, bize bayrakları yarıya indirtecek kadar sevdiğimiz Suudi Arabistan’a, ama önceliklerimize rağmen GÖRMEDİM-DUYMADIM-BİLMİYORUM dediğimiz Ortadoğu’nun petrol karanlığına ve o karanlığa uzanan Ankara’ya…
3 Temmuz 2013’te Kahire’de yaşanan darbeyi hatırladık mı, özellikle de darbeden 2 gün sonra konuşan ve “Batı, bu olaya darbe diyememiştir. Batı, neden susuyorsun? Konuşsana, neden konuşmuyorsun... Darbeye açıkça darbe diyemeyen darbenin destekçisidir...” diyen Erdoğan’ı, ardından Mısır’daki gösteriler sırasında hayatını kaybeden Müslüman Kardeşler örgütü liderlerinden Muhammed El Bilteci’nin kızı Esma’nın ölüm haberi üzerine dökülen gözyaşını, ekranlardan bize yansıtılan RESMİ hüznü…
Dün’e ekli hassasiyete ne oldu bilinmez ama, Suriye konusunda Ankara ile yan yana ilerleyen kardeş Suudi Kral Salman bin Abdulaziz Al Saud, Erdoğan’ın DARBECİ dedikleri ile geçtiğimiz günlerde bir araya geldi, hatta gelmekle de kalmadı, nükleer işbirliği de dahil olmak üzere toplam 15 anlaşmaya imza attı, ardından DARBECİ General Abdel Fattah el-Sisi ile el sıkıştı, kameralara gülümsedi…
Doğrusu, merak ettim…
Darbecilerle işbirliği yapan SEVGİLİ KRAL ile darbecilerin kurban ettiği SEVGİLİ ESMA diye başlayan Ankara cümleleri birbiri ile çatışmadan nasıl ilerleyecek ?
Hadi onlar bir şekilde ilerledi diyelim…
Peki ya 4 PARMAĞIN Rabia’sında duranlar !
Kalemlerin ucunu bunun için sivriltenler !
Hatta ESMA için MANŞET atanlar !
Riyad için bir şey demeyecekler mi ?
Yoksa görüp de GÖRMEDİKLERİNE, duyup da DUYMADIKLARINA, bilip de BİLMEDİKLERİNE bunu da mı ekleyecekler ?