Yardım ve Yataklıktan SUÇLU MUYUZ
Hakkında fezleke olan mevcut milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılmasını öngören Anayasa değişikliği önerisi için yapılan oylamaları izledik günlerce, ki aslında izlediğimiz bu birkaç perdelik gösterinin hedefinde HDP vardı, PKK bağlamında köşeye sıkıştırılan Kürt Siyaseti’nin bitiriliş senaryosu vardı, olası bir seçim öncesinde toplumda yükseltilen acı ve öfkenin rüzgarıyla yoğrulmuş milliyetçilik vardı, BARIŞ denen şeyi beceremeyen Ankara’nın SAVAŞ naraları arasına sıkışan bir ülke vardı…
Bu sadece bir OYLAMA değildi…
Bu, kayıplarımızı da netleştirdi…
Kırılma noktalarımızı da…
Ama önce eldekini netleştirelim…
Oyladığımız Madde’yi…
“Birinci madde yürürlüğe girdiği tarihten itibaren idari mercilerden, başsavcılıklardan ve mahkemelerden Adalet Bakanlığına intikal ettirilerek, dokunulmazlığın kaldırılması talep edilen dosyalardan başlamak üzere, Adalet Bakanlığı, Başbakanlık, Türkiye Büyük Millet Meclisi, Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon'da bulunan tüm dokunulmazlık dosyaları ile İçtüzük'te öngörülen usul uygulanmaksızın ve herhangi bir ayırım yapılmaksızın bütün milletvekillerinin dokunulmazlıkların kaldırılmasını içeriyor…”
Evet…
Söz konusu Yasa yürürlüğe girdiği andan itibaren işlem yapılacak dosya sayısı 787, Milletvekili sayısı ise 148, ancak bunlardan sadece 139 Milletvekiline ait 683 dosya Meclis’e ulaşmış bulunuyor, ulaşmayanlar ise TERTEMİZ, hele ki 17 Aralık listesinde ismi olanlar, AK-lananlar, el yordamıyla özgür kalanlar…
Kimler mi var o listelerde?
Aslına bakarsanız, en fazla dosya 405 ile HDP’ye ait, HDP’yi 192 dosya ile Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), 46 dosya ile AKP ve 20 dosya ile MHP takip ediyor.
Peki, ne mi olacak ?
Oylama sonucuna göre Genel Kurul’da kabul edilen Anayasa düzenlemesi, Erdoğan’ın onayına sunulacak, TARAFSIZ Cumhurbaşkanının onaylaması halinde ise, yasal düzenleme, Resmi Gazete’de yayımlanmasının ardından yürürlüğe girecek.
Tüm bunlar olurken bir şeyi merak ettim, hani dokunulmazlığın kaldırılmasına dair sürecin işleyişi sırasında Meclis oturumunu yöneten bir ismi, o isme dair sessizliği, söylediklerini sineye çekiş halimizi…
Meclis Başkanı İsmail Kahraman’dan bahsediyorum…
1982 Anayasası'nın herhangi bir yerinde "Allah" ifadesinin geçmediğini belirten, ardından da… "Ama Anayasa inanca göre tasnif edildiğinde, bu 82 Anayasası da, 61 Anayasası da dindar anayasalardır. Neden? Resmi tatiller, Kurban Bayramı, Ramazan Bayramı'dır. Din dersleri mecburidir ve inanca dayalı bir yapısı vardır. Yani seküler değildir, dindar anayasadır. Laiklik tarifi de ona göre olmalıdır. Laiklik bir kere yeni anayasada olmamalıdır” diye devam edenden…
Hatta geçen gün, "Laiklik, Cumhuriyet’in temel esaslarından değil" diye ekleyenden…
Erdoğan’a dair her eleştirel sözü neredeyse hakaret kabul edip harekete geçen SAVCILAR, sahi bu SÖZLER için ne dediler merak ettim, ki Anayasal bir maddeden bahsediyoruz, değiştirilmesi teklif dahi edilemeyenden…
HDP’ye dönelim…
Dokunulacak olan dokunulmazlıklara…
Peki, ne olacak ?
Yargılayacak mıyız ?
Suçları tek tek sıralayacak mıyız ?
Ardından Meclis dışına mı atacağız ?
Belki de hapse, dört duvar arası siyasete…
Bitecek mi o zaman, savaş barışa dönecek mi ?
Peki ya bizler !
HDP’ye OY verenler…
Bize ne olacak, 6 milyona !
Yardım ve yataklıktan SUÇLU muyuz ?