Washington'a Görkemli Indik De! Gazze'den Kıbrıs'a Sınıfta Kaldık!
Amerika'daki NATO zirvesi sona erdi ama, bizim aklımızda, zirve sonrası çıkan 38 maddelik deklarasyondan çok, Erdoğan'ın uçak filosu kaldı !
Sahi, Erdoğan, Washington'a kaç uçakla gitti ? Kaç kişiyi yanında götürdü ? Uçağına bu defa hangi gazeteciler bindi ? Yanında kaç makam aracı götürdü ? Kaç koruma ona eşlik etti ? Bu kadar kalabalık bir gidişe gerek var mıydı ? 4 uçaklık filo öncesi, onu karşılama hazırlıkları için ek bir uçak kaldırıldı mı ? İfade edilenler doğruysa, tasarruf tedbirleriyle yönetilen bir ülke adına, bu 5 uçaklık Washington ziyaretinin maliyeti ne oldu ? Bu maliyet de İTİBARDAN TASARRUF EDİLMEZ'e mi dahil edildi ?
Hadi, uçakları da, ülkenin harcanan paralarının hesabını da bir kenara koyalım ve soralım;
Washington'a uçmadan, Erdoğan'ın, "Gazze'de, Filistin halkına yönelik süregiden katliamları gündeme taşıyacağız" deyişi, neden NATO'nun 38 maddelik deklarasyonuna eklettirilemedi ? İktidar ortağı MHP'nin lideri Devlet Bahçeli'nin, "Kandil neyse, Stockholm da odur" deyişinin 180 derece değiştiği Ankara sayesinde İsveç'e 'hoşgeldin' diyen o 38 Maddelik NATO Deklerasyonu'na bile sokulamayan Gazze başlığı, Ankara'nın dış politikada izlediği sağlıksız yol haritasının kurbanı mı oldu ? 7 Ekim kanlı Hamas saldırısını dahi kınamayan, buna karşın Hamas liderlerini üst düzey devlet protokolünde ağırlayan bir NATO ülkesi olarak, bu konudaki güvenilirliğinin sorgulandığı bir dönemi mi yaşıyor, Ankara ? Rusya'nın 8 Temmuz'daki, Kiev'de bulunan bir çocuk hastanesini füzelerle vurmasına yeterli bir tavır koymayan aynı Ankara, neredeyse bir çok NATO ülkesinin Ukrayna'ya silah desteği verdiği bir dönemde, denge (!) politikalarının kurbanı mı oluyor ?
Bu tablonun kıyısında, köşesinde duran KKTC için de bir açıklama yapmış Erdoğan !
"KKTC, bizim nezdimizde zaten Türk Devletleri Teşkilatı'nın tam üyesi konumundadır... Bundan sonraki süreçte KKTC'yi burada nasıl tam üye noktasına taşırız, bunun gayreti içerisindeyiz... Türk devletleri içinde hukukumuzun en ileri derecede olduğu Türk Devletleriyle bunu geliştiriyoruz..."
Gazze noktasındaki politikasızlığının kurbanı olan Ankara'nın, son 22 senedir yönettiği ülke dış politikası adına, bu konuda da başarısız olduğunu söylemek yanlış olur mu ? Aslında buna dair en net tespiti, Kıbrıslı bir gazeteci dostum yapsın!
"Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, hiç bir zaman Türkiye'den bağımsız bir toprak parçası olmadı... Niye ? Çünkü Ankara buna asla izin vermedi... Bizim, Ankara'dan bağımsız ilerleyen hiç bir devlet (!) işleyişimiz olmadı, olamaz da zaten ! Yine sorayım ! Niye ? Rauf Denktaş'ın politik olarak harcanma sürecine yakından bakın... Güney Kıbrıs'la TEK DEVLET düzeninde görüşmek isteyen bazı muhaliflerin nasıl susturulduğuna yakından bakın ! Hatta Ankara'nın Lefkoşe'yi açık açık azarladığı zamanlara yakından bakın... Hepsini bir kenara bırakın, ama bir devletin bir başka devletin topraklarında, kendi devlet başkanı için Cumhurbaşkanlığı Sarayı yaptırması saçmalığına, ama en yakından bakın ! Joe Biden, kendisi için Ankara'da bir yönetim merkezi inşa ediyor mu ? Putin gelip de Antalya'da, <burası da benim yazlık Kremlin'im> diyor mu ? Kürtlerin lideri Barzani, Diyarbakır'da, Kürdistan Bölgesel Yönetimi için ayrı bir idari nokta açıyor mu ? Demem o ki, önce Ankara'nın Lefkoşe'yi, ama gerçek anlamda tanıması gerekiyor ! Kıbrıs Türklerini, Ankara'nın vereceği paraya mahkum edenlerin yarattığı bu ilişki sürdükçe, Ankara dışında bizi devlet olarak hiç kimse görmeyecek ! GÖRÜR denen Pakistan gördü mü ? GÖRÜR denen Azerbaycan gördü mü ? O zaman, nokta..."
Haklı !
Zaten Şam'a verilen son mesaj, sanırım, tutarsızlığımızın son ve en çarpıcı örneği !
HADİ, HİÇ BİR ŞEY OLMAMIŞ GİBİ diyen Ankara'nın, devirmek için yıllardır her yolu denediği Şam'ı dansa kaldırma ısrarını izlerken, zihnimizin içinde yaratılan oyunların kalabalığında kayboluyoruz ! Bizlere yıllar içinde yaşatılanların tam tersi şeyleri böylesine kolayca dile getirebilenlerin, bu halleriyle 22 senedir nasıl olup da iktidarda kalabildiğine şaşıyor, ama en çok da kendimize kızıyoruz !
Haklısınız,
İşlemeyen bir demokrasi...
Yaratılan yandaş medya...
Kürt siyasetine baskılar...
Adil olmayan yargılamalar...
Süreyi aşan tutuklamalar...
Gri listeli bir ekonomi...
Tutarsız dış politika...
Neresinden tutsanız, elinizde kalıyor !
Demek ki, BÜYÜK ÜLKE olmak, İTİBARDAN TASARRUF ETMEYEN bir devletle değil, uçak filolarına doldurduğunuz lüks makam araçlarıyla yabancı başkentlere inmekle hiç değil, ama o İTİBARI halkına yaşatmakla oluyormuş !