Hatay Mahalli Haber
MENÜ
Tamer Yazar
Tamer Yazar
yazar5@hotmail.com
Paylaş Paylaş Paylaş Yazı 341 defa okundu.

Vicdanınıza takılanı sorun ÖNCE BEN SORAYIM mı

15 Temmuz’un yıldönümü nedeniyle Meclis Genel Kurulu’nda söz alan CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun konuşmasına başlarken paylaştığı,  “Dünyanın en kanlı ve sinsi terör örgütlerinden biri olan FETÖ’nün ülkemiz demokrasisine yönelik darbe girişiminin başarısız kılınması, halkımızın topyekûn olarak parlamenter demokrasimize sahip çıkmasıyla sağlanmıştır” ifadesi noktasında durdum… Durdum ve eldeki Parlamenter demokrasiden damlayanlara baktım… Onca tutuklu ya da gözaltındaki Milletvekillerinden oluşan bir Meclis’in bana ne anlattığına kulak kabarttım… Yok, duyduklarımı sevmedim ! Ardından, yarattıkları öfkenin girdabında her gün birbirlerini akıl almaz boyutlarda suçlayan vekillerin ruh hallerine göz attım… Yok, gördüklerimi de sevmedim !

 Sahi, +18’in hesabından ne kadar şaşmışız…

Ne kadar utandırır olmuşuz birbirimizi…

 Yaşamı ne kadar kirlettiğimiz geldi aklıma !

Ardından da okuduğum bir blog yazısı…

 Şöyle diyordu ;

 …Birkaç kez tuvalin başına oturdum. Aldım elime fırçaları ! Sonra baktım tuvale ''ulan '' dedim… '' En iyi resim bu işte!''... Pürüzsüz, hatasız… Daha iyisini yarılsam yapamam… Attım bir imza sağ alt köşesine ! Tarih de koydum yanına amatörler gibi…

 Hayatı da böyle mi bıraksaydık acaba ? Bize verilen o sayfaya ADAM gibi bir şeyler yazamayacaktık madem, boş mu bıraksaydık ! Hani dediği gibi… Pürüzsüz, hatasız… ! Yok, bu da olmaz ! Tamam da, yaşam sayfalarımızın bu kadar kargaşa içinde oluşu niye ? Elde bunca renk varken, siyah ve griden bu kadar yana oluşumuz niye ?

 Konu dağılacak gibi…

Toparlayalım mı ?

15 Temmuz’a…

 Sayfalarımıza kan damlayan o güne…

 Kanlı bir darbe girişiminin ertesinden geriye bakan siz ne görüyorsunuz bilmiyorum ama, ben, eldeki Türkiye’de değişmeyen bir tabloyu görüyorum… O tablonun bizleri nerelere kadar götürebileceğinin hesabında, aslında benzer tehlikelerin içinde olduğumuzu görüyorum ! Sorsam mesela… Din’in, devlete ve siyasete bu kadar nüfus ettiği bir coğrafyada, FETÖ gibi cemaat kimliklerini kullanarak siyaset aktörleri kanalıyla polise, askere ve tüm kurumlara sızma hedefli çalışan daha kaç yapılanma var, biliyor muyuz ? Peki, biliyor ve önlem alıyor muyuz ? Yoksa NE İSTERLERSE veriyor muyuz ? Belki de sütten ağzı yananlar olarak, yoğurdu üfleyerek yiyoruz !

 Hangisi ?

 Soruyorum, çünkü 250 şehidimiz var…

Soruyorum, çünkü 2.193 gazimiz var…

Soruyorum, çünkü çok sorumuz var…

 O yüzden de, Kılıçdaroğlu’nun şu deyişinde durup, tekrarlıyorum… “Darbeyle mücadelede başarı ve kalıcılığın en önemli şartı, darbenin siyasi ayağının ortaya çıkarılmasıdır.”

 Sizi bilmem, ama…

Ben açık açık meraktayım !

Başarıya ulaşsaydı diye, meraktayım…

Sonuca ulaşsaydı, kimler olacaktı diye hele ki !

 Sahi, kimler olacaktı ? Bunca hazırlığın kumpasında kan dökmeyi bile göze almışların cemaat yapılanmasında, devlet ele geçirilseydi eğer… Kim BAŞBAKAN olacaktı ? Peki ya CUMHURBAŞKANI… Ardından BAKANLAR hangi isimlerden oluşacaktı ?

 Merak etmediniz mi hiç ?

Sormadınız mı kendi kendinize ?

Onca memur, polis, asker tamam da…

Siyaset ayağında kim var, sormadınız mı?

 Bu kanlı oyununun final sahnesinde kazanan onlar olsaydı eğer, siyaseten kimler bir adım öne çıkıp PARSAYI paylaşmak için ellerini-avuçlarını doldurma telaşına girecekti, hiç mi kafanızdan geçirmediniz ?

 Ne kafanızdan geçirdiniz, ne de soruyorsunuz, biliyorum…

 Elif Şafak şöyle der hayat için, ki sor-a-mayanlar için söyleyelim…

 …Tebeşirle çizilmiş bir seksek oyunu kadar uçucu bir çizgisi var hayatın. Farkında olmadan basıyorsun çizgiye. Kızıyorlar anında. ‘Yandın’ diye atılıyorsun oyun dışına... Öyleyse yaşamak, intiharın kıyısında, belki de tam eşiğinde zıplayıp durup, zaman zaman ayaklarını boşluğa sarkıtmak pahasına oynamak, oynamak, hiç yanmayacakmış gibi oynamaktır...

 Anlayana…