Vekil olmak ya da OLAMAMAK Sahi asıl meselemiz NE
Hırsımız…
Öfkelerimiz…
Kazanma açlığımız…
Ankara’ya olan aşkımız…
Bitmeyen sloganlarımız…
Suçlamalarımız…
İddialarımız…
Nefretimiz…
Bitmiyor…
Ankara yolunda kavgaya tutuşanların, birbirlerinin gırtlağına sarılanların şehrinde ne söylemeli, ne konuşmalı, neyi tartışmalı, o yüzden bilmiyorum… Vekil olmanın dayanılmaz hafifliğinde duranların AĞIRLIKLARINI birden bire nasıl olup da kaybettiklerini izlerken, BU NEYİN KAVGASI kısmında durup soruyorum, ama yok, bilmiyorum… Vatan (!) – Millet (!) aşkı ile yanıp tutuşanların hırsı ile daha kaç kere duvara toslarız, hiç bilmiyorum…
Diyen güzel demiş…
-
Sonra anlıyorsun ki, ASIL MESELE hangi yoldan gittiğinden ziyade, yan koltuğunda KİMİN oturduğunu seçmekten ibaret…
-
Merak edip sorayım mı ?
Sahi, 24 Haziran için 3 Parti ile İTTİFAK yapan CHP’de, Hatay İl Teşkilatı’nın Ankara atamalı vekil (!) listeleriyle olan kavgası, bahse konu o İTTİFAK adına NE anlatıyor ? NE fısıldıyor ? NEYİN gerçeğinde duruyor ? Sandıklara koşar adım ilerlerken, sonuca dair NASIL bir hikaye oluşturuyor ? BİZ adına nasıl bir parçalanmışlık ortaya koyuyor ?
Sahi, Parti içi uzlaşıdan bu kadar uzak bir seçim hazırlığından NE bekleniyor ? Hele ki, 2019’a ekli yerel seçimlerin hazırlığındaki HERKES adına, eldeki yol haritasından geriye ne bırakıyor ?
Sorun ne mi ?
Egolarımız…
BİZ’den güçlü BEN’lerimiz…
Albert Einstein’ın dediği gibi…
-
Hala anlayamadınız değil mi? Önemli olan haklı ya da haksız olmak değil… Kavganın kazananı yoktur…
Ya kaybedersiniz ya da daha çok kaybedersiniz… Önemli olan kalp kırmamak… Önemli olan, yargılamadan,
karşılıksız sevebilmek ve iyilik yapabilmek… Haklı bile olunsa, özür dileyecek kadar asil olmak, bilge olmak…
Egonuzu KONTROL edemediğiniz sürece, o sizi kontrol etmeye devam edecek… Böyle olduğu sürece,
tüm dünya sizin bile olsa asla mutlu olamazsınız...
-
Hintli kişisel gelişim ve liderlik uzmanı Robin Sharma’yı hiç okudunuz mu bilmiyorum ama, “Yarını iyileştirmenin tek yolu, bugün neyi yanlış yaptığını bilmektir” der…
Yarını iyileştirmek !
Amacımız buydu, değil mi ? Ortak amacımız yarını iyileştirmekti… Umudu herkes için yeniden yeşertmekti… Yeni denen Türkiye’yi değil, Anadolu’yu omuzlamaktı… Bunun için de BEN değil BİZ olmaktı… BEN’i, SEN’i, O’nu bir tarafa bırakıp, BİZ hikayesi için bir araya gelmekti… Bunun için de hırslarımızdan arınmaktı… Egolarımızın tatmin olmayan hallerinden koşar adım uzaklaşmaktı… Parmaklarımızın arasından kayıp düşenleri izlerken, birbirimizin avuçlarını kavramaktı… Daha fazla kaybetmemek için AYAĞA kalkmaktı… Tek tek ayağa kalkıp, cesaretle BURADAYIM demekti… O tek bir OY’un hesabında, SEN YOKSAN BİR EKSİĞİZ diye eklemekti…
Peki, bugün NE yapıyoruz ?
Sahi, NEYİN kavgasındayız ?
Evet…
Düştük…
Düşerken de düşürdük…
En çok da yorgun umutlarımızı…
Umut etmek isteyenlerimizin hayallerini…
Fark ettik mi ?
Edin…
Çünkü etmedikçe İÇİNE ediyorsunuz !
Fark ettik mi ?