Varken vermek tamam da Yokken vermek asıl zenginlik
-
Ne okursan ve nerede okursan oku…
ister diplomanın üstünde ilkokul yazsın…
isterse bitirilmesi en zor üniversitenin adı…
İster birisi taştan çıkarsın ekmeğini…
isterse diğerinin adını taşlara yazdırsın yaptığı icadı…
Ama unutulmamalıdır ki, insanlık;
Fen Bilimleri formüllerini ezbere bilmekte değil,
haddini bilmekte gizlidir…
Sonuçta kimin daha cahil olduğunu akıl değil,
sergilediği hoşgörü, terbiye, ve insanlık belirler…
-
Demiş bir tanesi…
Hadsizliğin, bir insan kimliği olarak ortaya çıktığı günümüz adına güzel özetlemiş halimizi…
Bir örnek daha gelsin mi ?
Bugünün SONRADAN GÖRME zengin kalabalığında ilerleyen bizlere bir şeyler hatırlatsın ve İNSAN kimliğimiz adına, altı çizilmesi gereken yerlerde DURDURSUN ve ‘DÜŞÜN’ desin…
O zaman başlayalım !
-
Bil Gates e, “Bu dünyada senden daha zengini var mı?” diye sordular.
Gates, “Evet, benden daha zengini var!”
Ona, “Peki kim bu?” diye sordular.
Gates, “Eğitimimi tamamlayıp, Microsoft şirketini kurma karar aşamasında, bir uçuş öncesinde, New York havaalanındaydım. Birden gözüme bir gazete satıcısı ilişti. Elindeki gazetelerinin birindeki başlık ilgimi çekti. Elimi cebime attım, ama hiç bozuk param yoktu. Oradan uzaklaşmak üzere ayrılıyordum ki, siyahi ve genç bir delikanlı birden atılarak, ‘Beyefendi, buyurun, gazete benden size hediyem olsun’ dedi. Ben de ona, ‘Elimde bozuk param yok’ dedim. O da, ‘Onu sana hediye ediyorum’ dedi.
Bu olaydan 3 ay sonra, yolcuğum aynı hava alanına denk geldi. Gözüm bir gazeteye ilişti. Elimi cebime attım, ama yine bozuk param yoktu. Aynı çocuk geldi, ‘gazeteyi al’ dedi. Bende ona, ‘Oğlum geçen gün de aynı durum yaşandı. Sen, bu durumla her karşılaştığında, insanlara gazeteyi hediye mi ediyorsun?’ diye sordum. Dedi ki: ‘Tabi ki… Ben, verdiğimde, tüm kalbimle veriyorum. Bu beni mutlu edip, rahat kılıyor.’
Bu cümle benim aklımı o kadar kurcaladı ki, daima, ‘Acaba çocuk hangi mantık esasına ve hangi hissiyata göre böyle söylüyordu’ dedim kendi kendime…
19 yıl aradan sonra… Ekonomik gücümün doruğuna ulaşıp, dünyanın en zengin adamı olduğumda, bu genç delikanlının iyiliğinin karşılığını verebilme amacıyla, onu arayıp bulmaları için bir grup oluşturdum. Onlara, ‘Falan havaalanına gidin ve bana gazete, satıcı, siyahi genç delikanlıyı bulun’ dedim.
Bir buçuk ay aradan sonra, alanın birinde bekçilik yaptığını öğrendim. Ona bir davetiye gönderip, ofisimde ağırladım. Ona, ‘Beni tanıyor musun?’ diye sordum. O da, ‘Tabi ki, sen Bil Gates’sin, herkes seni tanır’ dedi. Ona, ‘Hatırlar mısın, sen ufakken gazete satıyordun, bende bozuk yoktu ve sen bana gazeteyi hediye ettin. Bunu neden yaptın?’ diye sordum. O da, ‘Belli, kesin bir neden yok. Yalnız birine, karşılık beklemeden bir şey verdiğim zaman mutluluk duyuyorum ve bu, beni rahat ve huzurlu kılıyor’ dedi. Ona dedim ki, ‘Sana iyiliğinin karşılığını vermek istiyorum. Dile benden ne dilersen!’ Dedi ki, ‘Nasıl?’ Ona, ‘Sana, istediğin ne ise vereceğim...’ dedim. Gülümsedi ve ardından bana dedi ki, ‘Ne istersem onu mu, bu gerçek mi?’ Ona, ‘Evet. Ne istersen...’ dedim. O da, “Size teşekkür ediyorum beyefendi. Fakat hiç bir şeye ihtiyacım yok” dedi, ama ısrar ettim, “Bir şey istemen lazım. İyiliğinin karşılığını telafi etmek istiyorum!’
Söylediği şey net oldu: ‘Sayın Bil Gates, her şeyi yapacak gücün var, ama benim iyiliğimi telafi edemezsin!’ Şaşırdım ve dedim ki: ‘Ne demek istiyorsun ve nasıl olur da telafi edemem?’
Cevap mı?: ‘Aramızdaki fark şu ki… Ben, sana, YOKSULLUĞUMUN DORUĞUNDA verdim! Ama sen, ZENGİNLİĞİNİN DORUĞUNDA bana veriyorsun. Bu, durumu telafi edememenin asıl nedeni! Ama yaptığın (karşılık vermeye çalışman) bu güzellik beni çok mutlu etti. Teşekkür ederim.’
İşte o söz, kendisinin benden daha zengin olduğunu hissetmeme neden oldu. Çünkü en makbul verme çeşidi, ihtiyacın varken vermen. Çocuğun bana yaptığı bu...”
-
Hayata dair bahaneleri hep ÇOK olan bizler için şimdi DÜŞÜNME vakti !