Ülkem yorgun İnsanları daha yorgun
İşyerlerinden yorgun argın çıkanları izlediniz mi hiç ? Sanki dünyanın sonuna doğru bir ilerleyiş onlarınki… Sadece yorgun değiller… Bitmiş bir haldeler… -Bir dokun bin ah işit- modundalar hatta… Sanki hiç bitmeyecek bir yolculuğun başındaymış gibi gömülürler otobüs koltuklarına… Ardından gözlerini pencereden dışarı özgürce salarlar… Bir şey aradıklarından değil, ama bir yerlerde olma özlemi belki de… O an-dan kaçış ya da… Yaşamlarından ! Kim bilir ?
Türkiye’deki hallerimiz bu…
An-a ekli hallerimizden kaçış…
Belki de her şeyden, herkesten…
Eldekinden, avuçta kalabilenden…
Hiç değişmeyen hikayelerimizden…
Ya da yeni bir hikayeye özlem bizimkisi !
Ama önce, eldeki hikayemiz…
İçinden bir türlü çıkamadığımız hani…
Yok, moral bozmak değil benimkisi… Ama fark etmek ! Bazen aynaya bakarken bile görmeyiz ya… Ha bire baktığımıza ‘görme’ eylemini de eklemek o yüzden ! En çok da, pencereden dışarıya akan gözlerimizin hayalinde uzaklaşan kelimeleri cümle yapan özgür hallerimizi hatırlamak… Ve hayatı sorgulamak !
En zoru da bu galiba…
Sorgulamak !
Sait Faik Abasıyanık, “Birtakım İnsanlar” adlı eserinde buna dair bakın ne demiş;
…Şu karşıki sandalı görüyor musun ? Bakın sahile yaklaşıyor… Onu yürüten şey nedir ? Kürekleri değil mi ? Ya şu uçan martılar ! Kanatları yolunsa artık uçabilir mi ? Düşünce de böyledir… Dört duvar arasına kapatılmak istenirse; kanatsız kuş, küreksiz sandal oluverir ve bütün manasını kaybeder…
O yüzden başlayalım…
Eldeki hikayeye başlayalım…
Elde avuçta ne kalmış, bakalım…
Rakamların arasında canlı arayalım…
Aslında canlı kalabilmenin mucizesini…
Evet…
Her ay açıklanan ‘yaşamsal’ rakamların ağırlığı altında ezilen milyonların canlı kalabilme mucizesine şahitlik eden biz gibi ülkelerin iktidar sahipleri çok sevmez, ‘AÇIZ’ diyenleri, hele ki ‘YOKSULUZ’ diye ekleyenleri… Oysa ki her şey güllük gülistanlıktı hani ? Devletin ‘baba’ kanatları altındaydı tüm çocukları ! Ama hikaye çok uzun zamandır farklı akıyor… ‘Açız’ diyenler, ‘yoksuluz’ diyenlere karışıyor…
Buna dair açıklama mı ?
TÜRK-İŞ (Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu) tarafından her ay düzenli olarak yapılan “açlık ve yoksulluk sınırı” araştırmasının sonuçları… En basit tanımıyla, halimiz ! Peki, halimiz mi ?
Denilene göre, dört kişilik bir ailenin açlık sınırı 1.505 TL, yoksulluk sınırı ise 4.901 TL olmuş… Şimdi, otobüsün pencere camından dışarıya, uzaklara, çok uzaklara dalan yorgun insanların bir o kadar yorgun ülkesine dönüş yapalım mı ? Milyonlarca insanın yorgun bedenlerinin çöktüğü o koltuklarda biriken hikayelerin, sessiz, ama öfkeli hallerine… Kaçmak isteyen, eldekinden uzaklaşmak isteyen yorgun telaşlarına…
Peki, haksızlar mı ?
BEN OLSAYDIM, demek kolaydır… Olmadığınız bir şey ya da kim noktasında konuşmak, KOLAYDIR… Çok kolaydır… Ama o kolay denen için ben de bir şeyler söylemek istesem ! Olur mu ? BEN OLSAYDIM kısmı için ama !
Mesela, ben bir MİLLETVEKİLİ OLSAYDIM, eldeki bu utanç tablosundan ciddi ciddi sıkılırdım… SIKILMAKLA da kalmaz, mahalle pazarında bile eldeki filesini dolduramayanların ülkesinde aldığım o BOL SIFIRLI maaş çekinden tüm benliğimle UTANIRDIM ! Sadece maaş zammı noktasında BERABERLİĞE oynayan bir MECLİS tablosuna sırtımı döner, çıktığım noktaya geri dönerdim…
Çünkü bilirdim… !
Ülkesi de insanları da yorgun bir coğrafyada, artık empati yapamayacak durumdayım !
Sahi, ben kimdim ?