UĞUR MUMCU, SÖYLESİN… Bugünün Kelimeleri, Ondan Gelsin!
Bir gazeteci,
…NASIL olmalı ?
Cesur…?
Bağımsız…?
Araştırmacı…?
Soran, sorgulayan…?
Söylenenle yetinmeyen…?
30 yıl önce, 24 Ocak 1993'te, arabasına konulan bombanın patlaması sonucu hayatını kaybeden Gazeteci Uğur Mumcu’dayız, bugün !
Suikastının üzerinden 30 yıl geçmesine ve adli zaman aşımına kısa bir süre kalmasına karşın, ne yazık ki, Uğur Mumcu Suikastı da diğer suikastlar ve birçok kanlı eylem gibi hâlâ aydınlanmadı !
O,
…ben gibi gazeteciler için bir habercilik çıtası !
O yüzden de bizlerin, hele ki bugünün GAZETECİ kimliklilerinin ondan öğreneceği çoooook şey var, ki o çoooook şey adına da bugünün kelimeleri, onun geçmişteki yazıları olsun istiyorum ! Onlarca yıl öncesinin kelimeleri DEĞİŞMEMİŞİZ dedirtirken, düşündürsün de istiyorum !
İlk yazı gelsin o zaman….
-Namuslu Olma Cesareti
“Bu satılık mı?”
Ünlü ressam, fırçası kadar hünerli zekasıyla, bu soruyu şöyle yanıtladı: “Evet, burada gördüklerinizin hepsi satılıktır. Benim dışımda... Uygun çerçeve bulsam kendimi de satacağım ama, kendime çerçeve bulamıyorum!”
Son yıllarda, kulaklarımız, parayı verenin çaldığı düdüklerle sağırlaşmadı mı? Paranın padişahlığını görmedik mi? Kara paranın krallığına, toplum olarak hep birlikte tanık olmadık mı? Milyonlar, milyarlar, dönme dolaplar gibi, insanların vicdanlarında dönüp durmadılar mı? Evet, sevgili dostlar... Bir memlekette namuslu kalmak artık bir cesaret işi olmuşsa, vay bizim halimize! Bakın çevrenize, dostlarınıza, arkadaşlarınıza... Bu kurtlar sofrasından paylarını almamış olanlara; eşleri, çocukları ve yakınları ile namuslu olma cesaretini göstermiş olanlara... Düğmelerinizi ilikleyin, şapkalarınızı çıkarın! Onlar, toplumumuzun adsız kahramanlarıdır. Onların çerçeveleri namusla, erdemle, özveriyle, onurla çatılmıştır. Onları, hep birlikte saygıyla selamlayalım dostlar.
-
Sıra, ikinci yazıda…
-Gösteri Namazı
…Öyle bir siyasal dönem yaşıyoruz ki, dince kutsal sayılan ne kadar kavram varsa, siyaset pazarının işportasındadır. Allah, Peygamber, Kuran, Hac ve Cuma Namazları, Ayetler, Hadisler… Hepsi, siyaset alanında kullanılıyor. Devletin hukuksal, toplumsal ve ekonomik düzeni, “kısmen de olsa” din kurallarına dayatılıyor.
Bu çağda, Türkiye’yi sarıkla, cüppeyle, çember sakalla yönetmenin olanağı yoktur. Tarihe bakın! Din sömürüsü hiçbir iktidara hayır getirmemiştir. Ne Abdülhamit’e ne Demokrat Parti’ye ne Demirel’e ne de Özal’a… Hepsi de yıkılıp yıkılıp gitmişlerdir…
Dince kutsal kavramları siyaset işportasında kullanmak, el bombası taşımaya benzer. Bir gün bakarsınız, bu bomba elinizde patlamıştır!
-
Ve son yazı…
-
Susmayı, bir yaşam biçimi olarak benimseyen insanlar vardır!
Özgürlükleri ve silahları, konuşmamaktır. Her adaletsizlik, onların eylemsizliklerinden güç alır biraz da. Ellerini kana bulayanlar, içlerindeki korların mezar taşlarıyla yaşayanlar, aynı adaletsizliğin ve aynı suçun ortaklarıdır hep birlikte.
Gözlerin açıksa göreceksin!
Kulağın sağır değilse duyacaksın!
Ellerin kesik değilse uzanacaksın!
-
DÜŞÜN diyen yazılar…
Kendine GAZETECİYİM diyen herkesin durup düşünmesi, ama öncesinde de onu okuması, korkusuz haberciliğini iyi özümsemesi gerekiyor ! Bir yerlere KENDİ kelimeleriyle, ÖZGÜR fikirleriyle gelemeyenlerin, hayatını ona dayatılan repliklerle geçirenlerin bu dediğimizi anlamasını beklemiyoruz tabi !
Lafımız, hala kurtuluş umudu olanlara !