Trump için konuşurken Erdoğan için susuyoruz
Hayat böyle çünkü… İnsan, iyi ile kötünün arasında gidip gelmenin sancılarını çekiyor derinlerde... Ne kadar okşanırsa başı iyilikle, kötülüğü o kadar uykuda tutabiliyor… Ne kadar az yara alırsa kötülükten, o kadar iyi kalabiliyor... Kötülüğün uykudan uyanması da an meselesi, iyiliğin karanlığı yırtacak bir ışık saçması da…
-
Yazarın dediği, terazinin ayarına dair…
Hani çokça kaçırdığımız o ayara dair…
Kim demişse güzel söylemiş o yüzden…
Yaşadığımız anların hesabını netleştirmiş…
Peki, son ayarımız mı ?
Hani şu TAMAM kısmı ! Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, “Milletimiz -tamam- derse, kenara çekiliriz” sözü üzerine sosyal medya üzerinden dalga dalga yayılan 'tamam-devam' tartışması !
AYAR demişken, o ayar kısmına da bir uyarı geldi geçenlerde… Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) Başkanı Ömer Fatih Sayan’dan… Demiş ki Sayan… “Ciddi anlamda profesyonel bir manipülasyona işaret ediyor. Engelleme teknik olarak yapabileceğimiz bir şey ama biz bununla ön planda olmak istemiyoruz. Bizden böyle bir reaksiyon almak için yapıyorlar, ‘Engelleriz’ lafını duymak istiyorlar. Dezenformasyon konusunda şimdilik sadece uyarı yapıyoruz. Seçim süreçlerinin işletilmesinden YSK sorumlu. YSK buna karar verirse biz de teknik olarak uygularız. Bize görev düşerse, manipülasyon ön plana çıkarsa, sonuna kadar yapmamız gerekeni yapabilecek durumdayız.”
O durumda olduklarını çok biliyoruz…
İstedikleri an her şeyi yapabileceklerini de…
Sosyal medyanın, Türkiye’deki muhalif kanadı birleştiren ÖZGÜR haline ÇEKİ-DÜZEN verme çabası çok şaşırtmaz o yüzden ! Elinizi KORKAK alıştırmayın diyeceğim ama, o EL’in çok korkak olmadığını da gördük defalarca… Twitter’dan Facebook ve Youtube’a, İnternetin tutuksuz ve gözaltısız alanlarına kadar uzanan o resmi kontrolü fazlasıyla gördük…
Abarttım mı ?
Aslında az bile söyledim…
Şöyle bir düşünün…
Bulduğunuz her ÖZGÜR alanın OHAL uygulamasına tabi tutulduğu bir ülkede AYAR deneni tutturmak kolay mı ? Peki ya konuşamamak ! Ha bire ertelenmiş cümlelerle hayatı adımlamak ! Siyaseten eleştirmek istediğiniz isimlerin dokunulmazlığında el pençe divan durmak ! Hele ki, söylediğiniz her şeyi HAKARET ya da İFTİRA kabul etmeye hazır savcıların hassasiyetinde nefes almak ! Kolay mı ?
Garip olan nedir, biliyor musunuz ?
Bulunduğunuz noktadan binlerce km ötedeki Amerikan Başkanı Trump’ın Ortadoğu’yu kana bulayan politik ve askeri tercihlerinden göçmen karşıtı tutumuna, bir porno yıldızı ile adının karıştığı skandaldan aile üyelerinin karıştığı seçim hilelerine kadar her konuda yazıp çizebilen bizler, konu Ankara’ya gelince susuyoruz !
Aslında susmuyoruz…
Ama SUSTURULUYORUZ !
Çünkü her bir kelimemiz takipte…
Yazdığımız her cümle yasal izlemede…
O yüzden 24 Haziran’a dair şu tespite katılmamak mümkün değil…
-
24 Haziran’da, yani 39 gün sonra iki sandık kurulacak. Seçmenler, sandıkların birinde milletvekilliği için partilere oy verecek. Asıl önemli sandık, diğeri… Çünkü kuruluşundan beri parlamenter demokrasi ile yönetilen Türkiye, son referandumla ABD türü bir başkanlık rejimini benimsedi. “ABD türü” derken yanlış anlaşılmasın; Başbakanlık feshedildi, Başkan’ın yetkileri artırıldı, ama onun gücünü dengeleyecek yargı, meclis, medya gibi kurumların ipleri, Başkan’ın kontrolüne verildi. Yani yeni Başkan, bir tür Sultan olacak. Bu yüzden hayati bir seçim bu…
İlk turda yüzde 50’yi aşan aday seçilmiş olacak. Hiçbir aday bu barajı aşamazsa, 15 gün sonra yapılacak ikinci turda en çok oy alan aday, Başkan olacak. Erdoğan, bütün oyun planını ilk turda seçilmek üzerine kuruyor. Bu seçimde ittifak yaptığı milliyetçi MHP ile kendi partisinin son seçimdeki toplam oy oranı, yüzde 60’ı aşıyordu. İktidarın çok rahat olması gerekirken, durum hiç öyle gözükmüyor.
-
Anlayacağınız… Ankara’nın 24 Haziran telaşında bizlerin neye TAMAM ve neye DEVAM diyeceğimiz o yüzden çok ÖNEMLİ… “Ben hep müsvedde kaldım, hiç temize çekemedim kendimi hayatta… Lekelerim hep bu yüzden …” kısmına takılı kalan bizler için belki de YEPYENİ BİR SAYFA AÇMAK çok çok önemli !