Ticaret Siyaset ve Tarikat Eldeki üçgenin Türkiyesi
Uğur Mumcu’nun “Tarikat Siyaset Ticaret” adlı kitabını okudunuz mu bilmiyorum ama, bugün yaşadıklarımıza dair her kelimede durup biraz düşünelim istiyorum… Hele ki kitabın İMAMBAYILDI adlı kısmında… Aslında bu paylaşım, son günlerde sürüp giden tartışmaların ardından daha da önemli oldu…
FETÖ denen Cemaat (!) yapılanmasının Ankara’daki büyüyüp palazlanma hikayesine dair Meclis’te yaşanan son tartışmaları kastediyorum…
Sizi bilmem ama, ben fazlasıyla merak ettim...
Bugünün ‘terör örgütü’ lideri Fetullah Gülen’i daha düne kadar devletin A Protokolü’ne kadar yükselten, meclis kürsüsünden canhıraş vaziyette savunan, önünde el pençe divan duran, ceket ilikleyen, ne istedilerse veren siyaset NASIL oluyor da; FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişimini, darbelerin ve gizli oluşumların siyaset üzerindeki etkilerini araştırmak (!) amacıyla (!) kurulan Meclis Araştırma Komisyonu’nun taslak raporuna dahi girmiyor, giremiyor?
Konumuz biraz da bu… Aslında çokça bu… Fazlasıyla bu…
O yüzden soralım…
FETÖ ile başlayan (!) cemaatçilik tartışmasında Türkiye’nin ne kadar temizlendiğini sanıyoruz ? Peki, FETÖ gibi daha kaç cemaat – cemaatçik var, biliyor muyuz ? Dini kullanarak iktidara yaklaşan, ayrıcalık edinen, bu yolla da insan sömüren daha kaç tane var, biliyor muyuz ?
Gelin, Uğur Mumcu devam etsin eldeki Türkiye’ye, bize biraz dünden baksın…
*
Her şeyin sahtesi var… Paranın sahtesi var… Tablonun sahtesi var… Altının, gümüşün, elmasın sahteleri var… Var oğlu var! Peki dinin ve ideolojilerin de sahteleri yok mu? Olmaz olur mu hiç? Var.
Dinin sahtesi, siyasete karışmış olanıdır. Din duygularının ve dince kutsal kavramların siyaset adına kullanılması ile din, din olmaktan çıkar, siyasetin aracı olur. Siyaset ticarete, ticaret siyasete, din de her ikisine araç edildi mi, artık bu sömürünün sonu gelmez…
Din ticareti ile meşgul olanlara bakın, hemen hemen hepsi milyarder. Yalnız Türk Lirası ile milyarder değil bunlar… Dolar milyarderi, mark milyarderi olmuşlar birçoğu.
Oh ne kolay!
Çek bir besmele, gelsin paralar… Finans kuruluşları, şirketler ve bu finans kuruluşları ve şirketler aracılığıyla kazanılan milyarlar… Elhamdülillah Müslümanız! Elhamdülillah milyarderiz! Bir kolumuz siyasette, öbür kolumuz ticarette, ayaklarımız da tarikatlarda…
Bir üçgen bu…
Ticaret, siyaset ve tarikat üçgeni…
Bunlar dindarın sahtecileridir. Zavallı yoksul Müslüman yurttaşların kanlarını emenler de bunlardır. İnanç sömürücüleridir bunlar… Atatürk’ün laiklik ilkesinin ne kadar yararlı, ne kadar gerekli olduğunu, bu din sahtecileri ortaya çıkınca daha iyi anlıyoruz…
Kim savaşacak bunlarla?
Laiklik ilkesi, sahte Atatürkçüler ile sahte Müslümanların aralarında paylaşacakları bir koz değildir.
Atatürkçülüğün ilk koşulu devrimci olmaktır, çağdaş olmaktır, demokrat olmaktır. Öyle ödün siyaseti ile Atatürkçülük olmaz, öyle pazarlıkçı ve uzlaşmacı yaklaşımlar ile laiklik ilkesi savunulamaz… Yasakçılık ile hiç savunulamaz.
Bir yanda sahte Müslümanlar, din tacirleri, inanç sömürücüleri… Bir elleri siyasette, öbür elleri ticarette, ayakları tarikatlarda dolaşanlar… Öte yandan da sahte Atatürkçüler… İşlerine geldiği sürece, bu sahte Müslümanlar ile kol kola girip, öpüşenler… Birbirlerine siyasal destek sağlayanlar… Yasakçılıkla, hot-zotçulukla Atatürkçülüklerini kanıtlayacaklarını sananlar…
*
Bugün farklı mıyız ?
Peki, tehlikenin farkında mıyız ?