Hatay Mahalli Haber
MENÜ
Tamer Yazar
Tamer Yazar
yazar5@hotmail.com
Paylaş Paylaş Paylaş Yazı 198 defa okundu.

Teslim edilen bir ülkeden SARKAN BİR HİKAYE

Düne dair yazdıklarınızın, hissettiklerinizi, bugün seçmeye çalıştığınız kelimelerden daha iyi anlatması ne garip değil mi? Belki de bu, yaşananların daha kötüye gittiğinin bir işareti ya da kandırılmış ve çalınmış hayatlarımızın hep açık veren muhasebesi…

Şimdi o DÜN’e dönelim mi ?

DÜN’den çok BUGÜN’ü anlatana…

***

Anlaşılan o ki,

hep çok derine kaçan bir Devlet olmuş!

“Olan olmuş” dedirten yaşadıklarımıza

müdahil olmuş!

Yaşananların gölgesinde ellerini

ovuşturmuş!

Öldürdüklerinin cenazesine dahi katılmış,

hatta tabuta bir omuz da o vermiş!

Kimse fark etmemiş!

Fark edenler ise görmemiş!

Hatta duymamış!

O hep varmış,

ama YOK-ları da iyi oynamış!

Ne ispat edilebilmiş!

Ne yalanlanmış!

Anlayacağınız,

hikâye hep aynı başlayıp hep aynı bitmiş…

Bir “var”mış, bir “yok” muş…

Sahi var olan neymiş?

Derine kaçıp saklananlar mı?

Saklananların derinlerde gizledikleri mi?

Ya o gölge kalabalığın kurbanları!

Onlara ne olmuş?

Bu hikâyenin neresine sıkışmış?

“Yok” kısmına mı?

***

17-25 MİLAT OLSUN demiş Ankara’dan bize bakan ve ülkeyi yönetirken ha bire KANDIRILANLAR, ama o miladın öncesinde olup bitenleri UNUTUN da demiş, BİZ YAPTIK SİZ ETMEYİN diye de ekleyivermiş…

Etmeyelim mi ? Tek bir şey bile sormayalım mı ? Ne olup bittiğini anlamaya çalışmayalım mı ? Eldekinden eksilen güvene bile güvenemediğimizi söylemeyelim mi ? 14 yıldır bizleri yönetenlerin teslim ettiği bir ülke için sorup soruşturmayalım mı ? Bunca Hakim, Öğretmen, Polis suçlanırken o 14’ün kayıtsız-şartsız teslim ettikleri için Ankara’yı suçlamayalım mı ?

NE İSTEDİLER DE VERMEDİK diyecek kadar ileriye gidenlerce TESLIM EDİLEN bir ülkede yazan Umur Talu’dan kısa bir anekdot ekleyeceğim bugünkü sayfanın sonuna, bugün yaşanan o teslimiyetin ucunda duran SAHTE bir İMAM’ın günahını çekenlerden kısa bir anekdot, ki o anlatsın bugünü, eldeki MİLADI, kalanı, kalabileni, sorgulanan hayatları, o hayatların ucunda sarkanları…

***

Bir mektup aktarıyorum:

Ne kimseyi suçlamak için, ne kimseyi savunmak için.

Sadece bir vaka diye:

“Muğla Jandarma İstihbarat Şube Müdürü Binbaşı Koray’ın eşiyim. 15 Temmuz’da yaşanan elim olaydan sonra eşim yaklaşık 20 gün, Marmaris’te Cumhurbaşkanı’na saldırı sonrası kaçan askerleri ekibiyle birlikte aradı ve yakaladı. İki gün sonra babamızın evinin arandığını, eşimin tüm Türkiye’de arandığını öğrendik. Görevde olan eşim kendi ayaklarıyla ifadeye gitti. Evimiz arandı, eşim Ankara’ya götürüldü. Ne Fethullah’la bağlantımız, ne okul, ne banka hesabı, ne 1 dolar var. Cumhuriyetçi, vatansever insanlarız. Eşim 1.5 aydır cezaevinde, ne yüzümüze, ne dosyaya bakan var.

Bayramda çocuklarımı alıp eşimin ailesinin yanına gittim. 1.5 aydır ağlayan kayınvalidem bayramın ikinci günü kalp krizi geçirip kollarımda can verdi. Eşime haber yolladık. Annen ölmüş, dilekçe yaz, cenazeye katıl dediler. Emniyet’ten görevliler gelip cenazeyi sordu. Defni erteledik, gelecek diye. Nafile. Annesinin cenazesine katılamadı. Onun yerine iki polis gelip cenazeyi kameraya aldı. Karınca bile incitmeyen insanlar olarak bunları yaşıyoruz Sayın Talu…”

Sahi, masumiyetimiz ne kadar kirlendi ?