TEL ÖRGÜLERİN GERİSİNE İZİNSİZ GİRMEK Y.A.S.A.K.
Kadın Aile Danışma ve Hizmet Merkezi (KADHİM) ile Habib-i Neccar Camii karşısındaki El Sanatları Teşhir ve Satış Merkezi’ne gitmediyseniz eğer, GİDİN derim, ki bu kentin kadınlarının ürettiği birbirinden güzel el emeği göz nuru üretimler sizi fazlasıyla şaşırtabilir, hatta üretmeye hazır ne büyük bir kalabalığımız varmış deyip iç geçirtebilir…
Peki, beni şaşırtan mı ?
Birkaç sorgulamam, birkaç eleştirim, birkaç sorum ve nacizane çözümlerim var bugün, ki sırasıyla devam edelim istiyorum, ardından da ben cevapsızlığımla yoluma devam edeyim, siz de kendi merak ettikleriniz adına bu iki merkezi bir an önce ziyaret edin, kendi ayakları üzerinde duran kadınların kendileri adına yeniden yazdıkları yaşam hikayelerini bir de onlardan dinleyin, hayatın zorluğundan kaçmak yerine onunla mücadele etmek isteyenlerin nakışları ve desenleri arasında adımlayın, dışarıda akıp giden hayatın inadına yeniden inşa edilen başka başka hayatların varlığını hissedin…
Ama önce, eldekiler…
Yani bizler, Gazeteciler…
Bu yeni yaşamları fotoğraflayanlar…
Hatta yeniden yazılan yaşamları izleyenler…
İzlemekle de kalmayıp paylaşmak için bekleyenler…
Ama resmi sessizliğin tel örgüsünü aşamayanlar…
İZİNSİZ tek bir soru dahi soramayanlar…
Bakın ŞUNU anlarım…
Resmi kurumsal bir yapının kendi işleyişi içerisindeki bir bilgiyi yukarıdan ONAY almadan paylaşmak istememesini, olası bir tedirginliği, hatta sürecin hiyerarşisini, bunu sürdürmek isteyenlerin ısrarını…
Ama anlamadığım ŞEY…
Daha nicesinin dört duvar arasında sıkıştığını bildiğimiz kadınlar adına eldeki bu BAŞARILI örnekleri konuşmak istediğimizde karşımıza her defasında YASAK ifadesinin dikiliyor olması, oysa tam aksinin olması gerekmez miydi, üreten kadın cesaretinin haber yapılmasının teşvik ediliyor olması gerekmez miydi, Kadın Aile Danışma ve Hizmet Merkezi (KADHİM) ile Habib-i Neccar Camii karşısındaki El Sanatları Teşhir ve Satış Merkezi içinde yeniden inşa edilen kadın umudunun anlatılma çabasına omuz verilmesi gerekmez miydi ?
Gerekirdi…
Ama o gereken olmadı…
Her defasında YASAK dendi…
Konuşmak isteyenlere ÖNCE İZİN dendi…
Bunun bir örneğini geçtiğimiz aylar içinde yaşadım…
Kadın Aile Danışma ve Hizmet Merkezi’ne (KADHİM) gittiğim o günü çok net hatırlıyorum, yaptıklarını heyecanla anlatan ve ürettikleri ile gurur duyan kadın örneğini de, çektiğim fotoğrafları da, o fotoğraflara yansıyan özgüveni de, kelimelerin cümlesinde oluşan hikâyenin kendi ayakları üzerinde duran her kadına verdiği mesajları da, o güne kadar kendi evinin dört duvarı dışına sadece alışveriş ve ev ihtiyaçları için çıkan bir kadının belki de ilk kez kendi adına bir şey yapmanın cesaretinde söylediği o KENDİLERİNE İNANSINLAR gerçeğini de…
Yok, yayınlamadım !
Aslında yayınlayamadım !
Haber bitip de KADHİM’den ayrılmaya hazırlanırken, eldeki KADIN hikâyesini görevlilere teslim etmek sorunda kaldım, İZİNSİZ haber yaptığımı hatırlatanlar yüzünden ses kaydını silmek zorunda kaldım, ardından da fotoğrafları…
Geride, silinen o başarı öyküsünün sahibi kaldı…
Yok, anlamadım…
Eldeki yasağı hiç anlamadım…
Belki de anlattılar, ben anlayamadım…
Aslında ANLAMAK İSTEMEDİM…
Kadınları dört duvar arasından çıkaran (!) RESMİ zihniyetin, VARIM-BURADAYIM diyen kadın hikâyelerini bürokrasiye kurban etme çabalarını ANLAMAK İSTEMEDİM, zamana karşı yarışan bir Dünya’da bizleri masa-masa İZİN için dolaştırmak isteyenleri ANLAMAK İSTEMEDİM…
Belki anlarım, bir gün…