Tekrar edilenimiz de edenimiz de A Y N I
Bana bir masal anlat baba, içinde bütün oyunlarım, kurtla kuzu olsun şekerle bal… Baba bir masal anlat bana,
içinde denizle balıklar, yağmurla kar olsun güneşle ay… Anlatırken tut elimi, uykuya dalıp gitsem bile, bırakıp gitme sakın beni… Bana bir masal anlat baba, içinde tüm sevdiklerim, içinde İstanbul olsun…
Haklısınız…
Ne Süper Baba’yı unuttuk ne Perihan Abla’yı…
Peki, bunca iyi işten sonrası niye bu sessizlik ?
Şevket Altuğ, "sizi neden göremiyoruz?" sorusuna şu cevabı vermiş:
“Türk toplumunun değerleri değişti… Türk toplumuna sunulan işlerin içerikleri değişti… Yani ben şu andaki içeriklerle hiçbir dizinin içinde olamam... Eleştiri olarak kabul etsinler, biraz da yaşlılığıma versinler... Bütün yapılan işlerde tabanca, tüfek, millet birbirini öldürüyor... Bütün erkekler sakallı… Bizim zamanımızda sakal rol gerekirse bırakılırdı... Bu ortamda ben olamam... Çünkü biz yaptığımız işlerde topluma sevgiyi, hoşgörüyü, toleransı, birlikte yaşamayı, dayanışmayı öğretmeye çalıştık... Böyle bir senaryo ile karşılaşırsam, yaşıma rağmen hâlâ oynayabilirim. Ama karşılaşacağımı da pek zannetmiyorum…”
Değişen Türkiye’de SANATÇI DURUŞU ile yoluna devam eden azınlığın içindeki nadir isimlerden biri, Şevket Altuğ…
Dediği kadar değiştik mi sahi ?
Fark etmeden çok şey mi kaybettik ?
Belki de bir Yazar’ın dediği gibiyiz…
“Konuşuyorsun duymuyor… Dokunuyorsun his yok… Bakıyorsun görmüyor… Nedir insanı insandan bunca alıkoyan, sohbeti unutturan, gözlerine baka baka dinleme sabrını içinden alan ? Biz aslında böyleydik de bir yolunu mu arıyorduk uzaklaşmanın ? Elimize fırsat geçince mi terk ettik ruhlarımızı ?”
Şevket Altuğ’un SANAT DURUŞU ile başladık madem, yolumuza VİCDAN DURUŞU ile devam edelim mi ? Hayata dair ne hale geldik henüz karar verememişken, son örneğimizle elde avuçta kalanı netleştirelim !
Evet…
Bugüne dair konumuz bir tekrar !
Tekrar edilenimiz de edenimiz de aynı !
Tekrar edilene ÖZNE yapılanlarımız da aynı !
Konumuz bir yardım çalışması… Kurumsal bir vicdan paylaşımı… Bir elin verdiğini diğer el bilmesin hikâyesinde elde kalanlarımız… Israrlı tekrarlarımız… YAPTIK-OLDU denilenlerimiz…
Burası bir Okul… Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı, Orhanlı Mahallesi’nde bulunan İffet Zübeyr Göçmen İlkokulu… Yardımın içeriğinde, 133 öğrenciye yönelik giysi ve kırtasiye desteği var… Ellerde yardım poşetleri, okuldayız ! Poşetleri taşıyanlar mı ? Antakya Belediyesi adına Kardeşinle Sevgiyle Paylaş Projesi’ni yürütenler, ilgililer, yetkililer ve diğerleri…
Anlaşılan o ki, öğrencilere yardımlar OKUL İÇİNDE yapılmış, ki BU İLK HATA ! Yardımı alan öğrenciler FOTOĞRAFLANMIŞ, ki BU İKİNCİ HATA ! Fotoğraflanan öğrenciler sosyal medya üzerinden kurumsal bir paylaşıma tabi tutulmuş, ki BU ÜÇÜNCÜ HATA !
Antakya Belediyesi “Kardeşinle Sevgiyle Paylaş Projesi” yürütücülerine ve İl Milli Eğitim’in yönetici kadrosuna bir hatırlatma yapalım, ki madem onlar TEKRARDALAR, biz de tekrarımızı yapalım ve o tekrar da, dönemin İl Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’dan gelsin…
“…Bakanlığımıza bağlı okullarımızda öğrenim görmekte olan YARDIMA MUHTAÇ öğrencilerimizin ihtiyaçlarının karşılanmasına destek olmak amacıyla gerek okul aile birliği gelirlerinden, gerek hayırsever kişi, kurum ve kuruluşlardan sağlanan gelirlerin öğrencilere ulaştırılmasında;
Öğrencilerin kişilik ve psikolojik gelişimlerini OLUMSUZ YÖNDE etkileyecek davranışlardan kaçınılması… Yardımların, basın-yayın huzurunda, toplu tören şeklinde YAPILMAMASI… Öğrencilere, kendi sınıf ve okul arkadaşları arasında YARDIM EDİLİYOR izlenimi VERİLMEMESİ… Yardımların, etik değerlerimize uygun olarak ve REKLAM YAPILMADAN gerçekleştirilmesi öğrencilerimizin ruhsal yönden sağlıklı ve kişilikli olarak yetişmeleri açısından büyük önem arz etmektedir. Uygulamanın, belirtilen hususlar çerçevesinde gerçekleştirilmesini önemle rica ederim…”
Biz de rica edelim mi ?
O ricaya biraz da ÖZEN ekleyelim ama…