Tek bir köşe yazısı Karışan bir Ankara
Bazı köşe yazarlarını okur, bazılarını da es geçersiniz… Kimi size yakın durur, kimi muhalif, kimi de ACABA bugün ne yazmıştır kısmında, meraklandırır… Sözcü Gazetesi köşe yazarı Rahmi Turan’dan sonraysa, herkes, GAZETECİLİK ve HABER KAYNAĞI noktasında ahkam (!) kesme telaşında, ki durum sadece gazetecilik de değil, ama Türkiye Siyaseti’nin de geldiği son hal !
Gelin, AKP’den CHP’ye, Ankara’yı dalgalandıran bir köşe yazısının ardından, ismi KÜLLİYE’YE ÇIKTI ile anılan Muharrem İnce ile başlayıp bitirelim bugünü, ki bunu yaparken de, Ahmet Hakan’ın köşesine konuk olan İNCE’nin kelimeleriyle ilerleyelim…
Anlamak isteyen için ÇOK şey var…
İşte o kelimeler…
-
- Haksızlığa uğradığımın farkındayım.
- Bu, düpedüz, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Merkezi’nde tasarlanmış bir oyundur, bir tezgâhtır. Bu tezgâhın figüranlığını yapmak da, 80 yaşında torununu düşünmek yerine günlük çıkarını düşünen bir gazeteciye kalmıştır.
- CHP’ye çöreklenmiş bir yapı var. Para pul işlerine karışan bir çete... Para pul işlerinde de bu çete var, dedikodularda, kumpaslarda, yalan dolanda da bu çete var.
- Artık muhatabımız Rahmi Turan değildir. Çünkü Genel Başkan’ın 'Biliyorum, şaşırmadım, doğrudur' açıklaması var ortada...
- Şu saatten sonra ben artık yalanlama faslını bıraktım. 'Saray’a giden CHP’li ben değilim' demek bile benim için züldür artık. Bu aşağılık iftirayı yalanlamaya bile tenezzül etmek istemiyorum.
- Bu bana yönelik ilk kumpas değil. 24 Haziran Cumhurbaşkanlığı seçim gecesi başladı bu kumpas... O geceyle ilgili dedikoduları, yalanları, iftiraları kimler devreye soktuysa, bugünkü kumpasın arkasında da onlar var. 24 Haziran’da beni faka bastıranların hepsi CHP’lidir. AKP’liler yoktu o işin arkasında.
- Beni en çok yaralayan konu şudur: Sayın Genel Başkan, 'Ben Cumhuriyet Halk Partililere kefilim, Cumhuriyet Halk Partisi’ne genel başkan olmayı düşünen bir CHP’li, saray kapısında icazet aramaz' dememiştir, diyememiştir.
- Beni asıl üzen, bir gazetecinin iftirası değildir. Beni asıl üze,n Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı’nın CHP’lilere kefil olmamasıdır, olamamasıdır. Tam tersine 'Biliyorum, doğrudur, şaşırmadım' demiştir. Neyi biliyorsun? Çık, açıkla!
- Partim, yara aldığı için ciğerim yanıyor. Genel Başkan’ı aradım. ‘Birlikte fotoğraf verelim’ dedim. ‘Bu belayı birlikte def edelim’ dedim. ‘Parti yara alıyor, daha da yara alacak’ dedim. ‘Görüşürüz, bakarız’ falan dedi. Kabul etmedi.
- CHP Genel Başkanı, başaramayabilir. Ama CHP Genel Başkanı, partililerine güvenmek durumundadır. Genel Başkan, partililerine güvenmek yerine iftiralara, yalanlara 'doğrudur' demiştir. Beni asıl yaralayan da işte budur.
- Genel Başkan, süreci yönetemiyor. Parti zarar görüyor. Diyorlar ki: 'Kemal Kılıçdaroğlu zaten en güçlü olduğu dönemde. Niye böyle şeylere tevessül etsin ki?' Unutmayın: Siyasette güçlülük, göreceli bir kavramdır. Hatırlayalım: Yarıştığımız kurultayda kendisi bin imza toplamıştır, buna karşılık 700 oy alabilmiştir.
- Bu yıl benim siyasette 40. yılım. Ben, bu yola ömrünü adamış birisiyim. Her şeye rağmen, ısrarla partimi korumak istiyorum. Partimi asla bırakmam.
- Bugün, CHP Genel Merkezi’nde en az gözüken kişiler, CHP’lilerdir. Atatürk’ü sevmeyenler, Genel Merkez’dedir... “CHP kapatılsın” diyenler, Genel Merkez’dedir. CHP’nin karşısında miting yapanlar, Genel Merkez’dedir. Hepsi, CHP’de yönetici konumundadır.
-
Eldeki bu…
Dünden kalan da…
Ama daha da garip olanı…
Muharrem İnce’nin Külliye’ye çıktığını (!) Rahmi Turan’a fısıldayan (!) kaynağın da, çıkıp ‘Haberin kaynağı ben değilim’ demesi ve tüm gözlerin, 'Biliyorum, şaşırmadım, doğrudur' diyen Kılıçdaroğlu’na çevrilmesi…
Tek bilen olarak, açıklar mı peki ?
KÜLLİYE’YE GİDEN CHP’Lİ KİM, söyler mi ?