Susmuş hayatlar Sayfası çevrilmeyenler
Geçen gün sohbetini yaparken, “…eskiden, çöp toplayanlar bu kadar değildi” dedi bir tanesi ! Ara ara bazılarını, çöpten çıkardıklarını yerken gördüğünü de söyledi ! “Gelinen nokta…” diye de ekledi !
Bugün, o NOKTA denendeyiz ama…
NOKTA koyacak kişi biz değiliz bugün…
Denileni yaşayan biri !
Hatta o çöpten çıkardıklarını temizleyip, evinin sofrasına koyan biri !
Haklısınız…
Gelsin kelimeler ve…
Biz de duralım o ‘…gelinen noktada’ !
-
İstanbul’da doğdum. Mahalledeki ilkokulda, sekize kadar okudum. Cebimde harçlık olmadan okula gittim. Çoğu zaman beslenmem de olmazdı. Ama öyle böyle, ben okula devam ettim. Çok istedim, liseyi de okuyayım ama…
Maddi imkanlar el vermedi.
Biz, üç kardeştik. Ben, en küçükleriyim. Benden büyükleri, ilkokulu bile bitiremeden okulu bıraktılar. Günlük işler yaptılar. Bir şekilde ayakta durmaya çalışıyorduk. Ben yine, sekize kadar iyi okudum… Sonra fabrikalarda çalıştım. Gurbete gittim iş için, inşaatlarda çalıştım, ayakkabı boyacılığı yaptım, kağıt topladım.
17 yaşımda evlendim!
Askere gitmeden önce, bir çocuğum vardı benim… Şimdi kağıt topluyorum! Arada başka işler bulursam, onlara da gidiyorum. Diyelim sabah oldu… Evden beş gibi çıkıyorum. Alemdağ, Taşdelen, Nişantepe… Dokuz-ona
kadar dolaşıyorum. Günde en az 7-8 saat yürüyorum, çekçek de benimle geliyor. Saat geçtikçe o da doluyor, ağırlaşıyor, yürümek daha da zorlaşıyor. Hem kağıt topluyorum, karton, koli ne varsa, hem plastik, naylon, poşet, şişe işte... Çöpten hurda çıkarsa, onları da alıyorum. Hurda olsa, yine daha iyi oluyor.
Yenecek gibiyse, varsa, yiyecek de alıyorum…
Sebze, domates, biber, patates...
Eve getirip, yıkayıp, temizleyip yiyoruz.
O çekçek de benim değil!
Sabah çıkınca, hurdacıdan alıyorum. Topluyorum, dönüşte hurdacıya geri gidiyorum.
Topladığımı alıyor, kantara koyuyor. Kâğıdın kilosu 60 kuruş. Yüz kilo olursa 50 lira, 60 lira alıyorum. Çekçeği de bırakıyorum. Bakkala, o gün varsa pazara, markete giriyorum. Neyse o günlük para, ona göre bir şeyler alıp eve dönüyorum. Yani biz, topladığımızla ancak mutfaklık neyse, onu alıyoruz! Tüpü değiştiriyoruz. Bunun kirası var, faturası var, başka borçları var, çocukların masrafı var… Var da var, öyle değil mi? Evi böyle döndürüyoruz.
100 kilo toplaması da öyle kolay değil!
Ayaklarım yoruluyor, su topluyor, bazısı mantar oluyor. 30 kilo, 40 kilo toplayıp bıraktığım oluyor, sonra akşam serinliğinde yine çıkıyorum, çıkabileceksem. Bazen birkaç gün dinleniyorum, ayaklarım toparlasın diye. Bazense birkaç gün toplayıp, biriktiriyorum. Ancak öyle 100 kilo yapabiliyorum. Bunun yağmuru var, sıcağı var, kışı var. Şimdi bizim mahallede herkes çekçeğe çıkıyor. Farklı farklı saatlerde çıkıyoruz, farklı çöplere gitmeye çalışıyoruz. Ben aslında sekiz yaşımdan beri çıkıyorum. Okuldan sonra gidiyordum, eskiden. O zaman bu kadar yoktu kağıt toplayan.
-
Derin Yoksulluk Ağı’nın, ‘HİKAYENİN YOK HALİ’ adlı kitabı içine sıkıştırdığı hayat hikayelerinden biri bu…
“Onları hiç bilmiyorum, görmedim” diyen var mı aramızda ?
Olmasın…
Ne bu kadar sağır, ne bu kadar kör olunmasın !
UYUYANLAR…
UYANSIN !