Suçlu hain öteki Peki siz hangisisiniz
Provası yok hayatın…
Ne yeniden yaşamak mümkün,
Ne de yaşadıklarını silebilmek…
Oğuz Atay güzel söylemiş…
Düşünsenize…
İçinde yaşadığımız coğrafyada dünden bugüne yaşanan sıkıntıları, acıları, ölümleri, yok oluşları, baskıları, sürgünleri, şiddeti, ötekileştirmeyi, sindirilmişliği YOKMUŞ, hiç olmamış gibi gibi rafa kaldırmak yapılabilecek en kolay iş… Aslında birçoğumuzun yaptığı, yapanların da diğerlerinden TAKİP beklediği bir iş…
Bunu yapmadığında mı ?
Suçlusun…
Hainsin…
Ötekisin…
Bizden değilsin…
Oyun dışısın…
Geçen gün Meclis’te bir konuşma yapmış Ahmet Şık, ki bekleneni YAPMAMIŞ, konuşmuş… SUÇLU olmuş… Hain diye etiketlenmiş… ÖTEKİ ilan edilmiş… BİZDEN DEĞİLSİN denmiş… Ve finalde de OYUN DIŞI bırakılmış, ama…
Konuşmuş !
Bugün, konuşmasından kısa kısa bir şeyler alalım istedim bu sayfaya ve biz de onunla tekrar edelim istedim… RAFA kaldırılmak istenenleri, konuşulması ara ara YASAK edilenleri, kaş-göz işareti ile SUS denilenleri, parmak sallanarak YERİNE OTUR diye diretilenleri…
Hadi başlayalım…
“Sahip oldukları güç ve iktidarı sonsuza kadar ellerinde tutabilecekleri yanılgısıyla; yasaları silah, yargıyı da tetikçi haline getirme çabasına girişmiş ne ilk iktidarsınız, ne de son olacaksınız.”
“Bugüne dek hükmünü sürdüğünüz fiili yönetim biçiminizi daha da şeditleştirmek, kötülüğünüzün iktidarını arşa değdirmek ve zulmünüzü meşrulaştırmak için darbeye karşı tedbir görünümü altında OHAL ilan etmeniz hiç şaşırtıcı değildi.”
“251 insanın canına mal olan bir kanlı kalkışmayı “Allah’ın lütfu” diye görmenizin sırrı da burada saklıydı.”
“Darbeye direndiğini iddia edenlerin darbe hukukuna dört elle sarılması bu yüzden trajikomikti. Ama hem yaşanacak trajediye, hem de düşeceğiniz komik durumlara aldırmadan bunu yaptınız. OHAL’i ilan etmekte zaten hiç vakit kaybetmediğiniz gibi, 2 yıl boyunca bütün lütuflarından yararlanmaya da doymadınız.”
“Kanlı bir kalkışmaya ve hemen sonrasında yaratılan hukuksuzluklara karşı, ilelebet sizin aklınızla düşünelim, sizin dilinizle konuşalım istiyorsunuz.”
“Devletin sorumlulukları vardır, bireyin ise hakları. Bizde ise devletin her zaman, sadece yetkileri oldu. İktidarınızın devleti ise birey haklarının gaspçısına dönüştü. Artık ülkemizde, evrensel normlarla tanımlı hukuka uygun yaşama hakkına sahip tek bir yurttaş bile yok.”
“Türkiye, artık sadece kâğıt üstünde bir Cumhuriyet. Yani, yurttaşı güdülmesi, yeri geldiğinde dövülmesi icap eden bir sürü gibi gören, hukukun rafa kaldırıldığı sözde bir Cumhuriyet.”
“Orwell, ‘Bir toplum gerçeklerden ne kadar uzaklaşırsa, gerçeği söyleyenlerden o kadar nefret eder’ diyor. Bizler, seçimlerimizin ve kararlarımızın toplamı olan bu yaşamı sürdürmeye, siz de bizlerden nefret etmeye devam edebilirsiniz.”
Bu konuşmanın ardından final mi ?
Birbirine giren vekiller, savrulan küfürler…
+18 bir meclise kaldığı yerden devam edenler…
Sizi bilmem ama, ben… “Her şeyden kaçıp uzaklaşma hissine karşı koyamıyorum... İçimde uçsuz bucaksız bir bıkkınlık var…” diyen bir memleketin bu tozu dumana katılmış bu halinden çok sıkıldım !
Peki, ne yapalım ?
Görmedim, duymadım, bilmiyorum oyunu mu ?