SLOGAN DEĞİL Gerçek olun isterdim
“Açlığı öldürmek yerine açları öldüren -ölüm musibetinden mustarip- bu dünya, bütün insanlığa yiyecek olarak vermeye fazlasıyla yetecek kadar besin üretiyor. Ama bazıları açlıktan ölüyor, bazıları hazımsızlıktan... Oysaki ekmeğin gaspını garanti etmek için dünyada doktorlardan yirmi beş kat fazla asker var…”
Eduardo Galeano güzel demiş… Bu gezegendeki onca polise, onca askere, hayatlarımızın içine kadar dalan onca kameraya rağmen avuçlarımızdan çalınan emeğin ekmeği için hesap soramıyoruz… Milyonların sofrasına ekli o bir tek tencerede kaynayan onca kişinin aşına karşın, masalara sığmayan tencerelerin sofrasında oturanlara BU NE ADALET diyemiyoruz…
Adalet dedik de…
Kendimize dönelim mi ?
Biraz o adaletten bahsedelim…
Değişen, değiştirilen bize değinelim…
Hani madem devleti İslamlaştırıyoruz !
Eldeki de madem iyi gelmiyor üsttekilere !
Ve dinin tüm motiflerini resmiyete katıyoruz !
Dinin gereğini yapsınlar o zaman, diyelim mi ?
Mesela binmesinler Mercedes’in en fiyakalısına… KÖPRÜ-YOL-SARAY için harcadıkları kamu kaynakları dedikleri şeyin, bu ülkenin milyonları tarafından boğazdan eksiltilerek ödenen vergiler olduğunu bilsinler… İki yakası bir türlü bir araya gelmeyenlerin vergisinde can bulan ülke coğrafyasında ADALET denen terazinin kayıp düşen dengesinden geriye kalanları toparlasınlar… Vicdan deneni güncellesinler, hatta unutulduğu raftan indirsinler… Cemaatlerin DEVLET saltanatına son versinler… Cemaatlerle yönetilen bir dinin içinin ne denli boşaltıldığının fotoğrafında (15 Temmuz) duranlar olarak, YİNE VE YİNE kandırılmasınlar… KANDIRILDIK masalının arkasında ise durmasınlar… Kandırılan DİĞER binlercesi gibi YARGILANSINLAR… Sokaktaki milyonlarca insanı cemaatlerin kucağına atan RESMİ açıklamaların sahiplerini YARDIM ve YATAKLIK suçundan sorgulasınlar… Suç denen şeyi BİZDEN – ONLARDAN diye tasnif edip AK-lamasınlar… Asgari ücretin 1400 TL olduğu bir ülkede, devleti yönetenlerin on binlerce lira MAAŞ ve harcırah almasından ise utansınlar… ZAM günü geldiğinde kavgayı kesip hep beraber el kaldıranların MECLİSİ olmasınlar… VEKİL değil, MİLLET-vekili olsunlar… Ama o milletin şartlarını da unutmasınlar… AÇLIĞI bilsinler… Yoksulluğu bilsinler… Fiyatı yüzünden ET yiyemez hale gelen ÇARESİZLİĞİ bilsinler… Çocuğunun cebine cep harçlığı koyamayan bir babanın dramını bilsinler… Bilsinler ve ona göre YAŞASINLAR… Ona göre nefes alıp versinler… Hangi hayatların basamaklarında yukarıya ulaştıklarının vicdanında, 3 Maymun’un kapalı gişesine PERDE desinler !
Derler mi ?
Tüm bu soruları sıralarken ve devlete giydirilmek istenen yeni kıyafetin İslam motifli halini izlerken düşünmedim değil… Hani durum gerçekten de ortaya konmaya çalışılan ŞEY olsaydı, hani ALLAH-DİN-İMAN korkusunda yeni bir evrim süreci olsaydı, yaşadığımız ve üzerimize ZORLA geçirmeye çalıştığımız, bazı şeylere tepkimiz de farklı olurdu !
Mesela mı ?
Bir CEMAAT yurdunda yaşandığı ispat edilen TECAVÜZ ve TACİZ adına, eldeki yeni süreci omuzlayan milyonların sokakları ve meydanları doldurması, ADALET diye bağırması, ÇOCUK BEDENLERİN kirletilmişliğine İSYAN etmesi gerekmez miydi ? AİLE’den sorumlu olduğu iddia edilen KADIN bir bakan, “Buna BİR KERE rastlanmış olması, hizmetleri ile ön plana çıkmış bir kurumumuzu KARALAMAK için gerekçe olamaz” derken, kurumsal itibarı konuşmanın NE YERİ NE ZAMANI diyen bizleri anlamış olması gerekmez miydi ?
Soruyoruz…
Çünkü Gaziantep’te 10 Ağustos 1997 gecesi bir baklavacı dükkanına kapıyı kırarak giren 4 çocuğu hatırlıyoruz… Baklavayla antepfıstığı çaldıkları iddiasıyla yargılandıkları davada 9 yıl hapis cezasına çarptırıldıkları anları hatırlıyoruz… Ardından da ÇOCUK ve TECAVÜZ kelimelerinin yan yana geldiği bir ülkede, KURUMSAL İTİBAR tartışması yapanların devlete zorla giydirmeye çalıştığı İSLAM elbisesine takılı kalıyoruz… “Buna BİR KERE rastlanmış olması” noktasında durup, Allah korkusu ile KENDİNDEN olanı koruma çabası arasında gidip gelenlerin, ikinci şıkta KARAR kılan hayatlarını izliyoruz…
Emek ve özgürlük için sokakları arşınlayan, ama SOLCU-ATEİST diye aşağılanan kesimler kadar olun isterdim, biliyor musunuz ! O çocuklar için milyonlarcanızın yürümesini isterdim… ADALET diye bağırmanızı isterdim… KURUMSAL İTİBAR diyenlerin istifasını talep edecek kadar cesur olun isterdim… Kula kulluğun hesabından şaşıp, Allah’ın kulluğuna geçişi İLAN edin isterdim… SLOGAN değil GERÇEK olun isterdim…
Çok şey isterdim…
En çok da yaşanılası bir yaşam…
Din’in siyasete değil, kalbe ait olduğu bir yaşam…
Zor mu ?