Siyasetin kurgusunda Hayatlarımız bir senaryo mu
-
Siyasetçiler, insanları en iyi biçimde yönetmekle değil, daha çok onları oyuna getirmekle uğraşan kişiler olarak bilinirler…
-
Baruch Spinoza’nın Politik İnceleme’sinde geçene katılmamak mümkün mü !?
Her siyasi iktidarla değişen hallerimiz, biraz da buna dair değil mi ?
Ara ara özgürüz…
Ara ara suçlu…
Ara ara bölücü…
Ara ara muhalif…
Ara ara işbirlikçi…
Ara ara yandaş…
Ara ara vatandaş…
Ara ara öteki…
Ara ara terörist…
Ara ara vatansever…
Ara ara…
Sahi, listede hepimizi ortaklaştıran İNSAN kimliğimizin olmaması garip mi ?
Aslında değil…
Siyasetin temel stratejisinde, toplumu genel olarak yönetebilmek için, önce onu bölmek yatar !
Fikir bazında…
İnanç bazında…
İdeoloji bazında…
Mezhepler bazında…
Düşünceler bazında…
Çatışan her bir başlık, kolay ele geçirilebilecek bir kaledir aslında… Dikkati dağılmıştır, enerjisi azalmıştır, desteğe ihtiyaç duyar ve bu doğru (!) aralıkta siyaset devreye girer, böldüğüne, uzlaştıran rolünü sunar…
Eldeki oyunun final kahramanıdır !
Aslında hem kötü adamı, hem iyi adamıdır !
Aradaki farkı anlamamamız için de her yolu dener !
Biraz, birbirlerine benzeme çabaları da bundandır !
Sağdaki partilerin, muhafazakar yapılarına ters gelse de, özgürlükçü açılımlarla oy devşirmeye çalışması buna dairdir… Hatta seçimden seçime, farklı inanç ya da ırktan olanlara bu anlamda cennet vadetmekten de çekinmezler…
Diğerleri, buna TAKİYYE YAPMAK diyor !
Diyenlerin hali mi ?
Onlar da, sol ideolojinin özgürlükçü ve diğerinin hayatına saygı üzerinden ilerleyen çerçevesi içerisine, bu özgürlükleri elinin tersiyle iten muhafazakar sağ seçmeni alabilmek için zorlar kendini… Kadını, erkeğinin (!) birkaç adım gerisine hapseden fotoğraf karelerini ise sırf bu hesabı tutturabilmek için aile albümüne dahil eder…
Bu, BİRBİRİNE BENZE-me-ME (!) savaşı hiç bitmez, kavgalar da…
Carl Gustav Jung’ın dediği gibiler sanırım !
“Biz hala, kendimizde görmek istemediğimiz bütün kötülükleri ve değersizlikleri diğer insanlara atfetmeye devam ederiz... Bu nedenle, onu eleştirmemiz ve ona saldırmamız gerekir…”
Siz ne düşünüyorsunuz bilmiyorum ama…
Ben, kendi senaryomu kendim yazıyorum !
Maksim Gorki’nin dediği gibiyim sanırım… “Kendi kendinin patronu olmayı öğren, kimsenin etkisi altında kalma! Sessiz, sakin, ama inatla yaşa! Herkesi dinle, ama senin için en iyisi neyse, onu yap…”
Siz SİZ olun, hayat sıranız gelince, şarkınızı avazınız çıktığı kadar yüksek sesle söylemeyi unutmayın :)