Sığınmacılar ve GERÇEK biz Korkutmalı mı o GERÇEK biz
Edirne’deyiz kaç gündür…
Gözlerimiz…
Kulaklarımız…
Kalplerimiz…
Vicdanlarımız…
İzliyoruz…
Kadınları…
Yaşlıları…
Çocukları…
Gençleri…
Umutları…
Hayalleri…
Yorgun adımları…
Gaz fişeklerine karışan çığlıkları…
Kaçan adımların geride bıraktığı korkuları…
Bir torbaya, bavula sıkışmış eldekileri…
Çaresizliği, terk edilmişliği…
İzlerken de soruyoruz…
İzlediğimiz bu yaşamlar, bir TİYATRO mu ? İzlediklerimiz, birer oyuncu mu ? Gördüğümüz, hissettiğimiz onca şey, birer senaryo mu ? Cevap EVET’se, ayakta alkışlamak gerek, yaşanan acıyı, umutsuzluğu bizlere bu kadar iyi anlatabildikleri için… Ama GERÇEK’se... KENDİMİZİ sorgulamamız gerek, en ön sıradan olanı biteni izleyip, bu çaresizliğe İZİN verdiğimiz için… Avrupa düşü içinde kaçışanların etrafa saçılan umutlarının geldiği bu son hale ONAY verdiğimiz için… Sınır kaçakçılarının ağzını sulandıran bu insani trajediye kapı araladığımız için…
UTANMAMIZ gerek…
Beni, eldeki bu tabloya dair en etkileyen cümlelerden biri, bölgede haber yapan bir BBC muhabirinden geldi… Yaşananları izleyen muhabir, şu tespiti yapmış, sınıra gelen ve aç bekleyenler adına…
-
İki Afgan takılıyor gözüme… Sınıra paralel bir tarlada ekili lahanaların başına oturmuş, çiğ çiğ yiyorlar… Çocukluğumdan beri lahana (kapuska) yemeyi reddedişimi anımsıyor ve kendimden utanıyorum…
-
Yüzlercesi değil…
Binlercesi…
Asıl korkutucu olan mı ?
Yaşananların bize hatırlattığı mı ?
Unuttuk mu ?
AYLAN BEBEK’i unuttuk mu ?
Suriye'deki iç savaştan kaçan bir ailenin bebeğiydi, Aylan... Henüz 3 yaşındaydı… Cansız bedeni, Muğla'nın Bodrum ilçesinde kıyıya vurmuştu… 14 kişinin bulunduğu fiber bir tekne, 2 Eylül 2015'te battığında, o da içindeydi… Onun ailesi de DAHA İYİ BİR YAŞAM demiş, kaçakçılara ödediği parayla da o hayat için o bota binmişti…
Ve bugün…
Edirne’de aynı görüntüler…
Ve bir kaçakçının söyledikleri…
“Kişi başı 600 dolar veremeyen göçmenler, kıyılara değil, Edirne'ye yöneliyor…”
600 dolar…
3.751,23 Türk Lirası…
İyi para, çok para, cepteki son para…
Belki de ÖLÜME giden yoldaki en kanlı para…
O yüzden deyişim o ki…
İzlediğimiz, gördüğümüz, hissettiğimiz onca şey birer senaryo ise, AYAKTA alkışlamak gerek, yaşanan acıyı ve umutsuzluğu bizlere bu kadar iyi anlatabildikleri için… Ama GERÇEK’se... KENDİMİZİ sorgulamamız gerek, en ön sıradan olanı biteni izleyip, bu çaresizliğe İZİN verdiğimiz için… Avrupa düşü içinde kaçışanların etrafa saçılan umutlarının geldiği bu son hale ONAY verdiğimiz için… Sınır kaçakçılarının ağzını sulandıran bu insani trajediye kapı araladığımız için…
En çok da…
UTANMAMIZ gerek…