Şehir ne biliyor Şehirim ne kadar soluyor
Gittik…
Gördük…
Beğendik…
diyor, anlatanlar !
Bu kadar beğeni alanlarsa, Antalya’nın başarısız EXPO örneğini ha bire ısıtıp gündeme taşıyanlara inat, BAŞARACAĞIM diyor !
Geçen gün bir esnaf beni aradı, BİLGİNİZ VAR MI diye !
STANT KİRALAMAK İSTİYORUM, AMA NASIL, diye !
Haklısınız…
Şubat’ı geç, elde kaldı 1 ay ve…
Bizler hala NE OLUYOR, bilmiyoruz !
Şehirdekilerin hali de esnaftan farklı değil !
EXPO için ÇİÇEK FUARI diyen de var aramızda…
EXPO’da dünya yemekleri de mi olacakmış, meraklısı da…
Gidip gelenlerden duyduklarıyla kafasında resim çizenler de…
Aslında sorun da o resimlerde !
Kafalarda çizilen birbirinden farklı hikayelerde !
Herkes, elinde bir çerçeve, o çerçeveye kafasındaki resmi yerleştiriyor inatla…
EXPO BU, diyor !
Başından beri tekrar ettiğimiz, ısrarla YAPALIM dediğimiz şey de bu aslında ! “Şehir ne biliyor?!” ya da “Şehir, ne kadar soluyor?!” diye cevap bekleyişlerimiz de bundan ! Birbirimize anlattıklarımızla, duyduklarımızla, okuduklarımızla, göz ucuyla gördüklerimizle tamamlamaya çalıştığımız koca bir puzzle gibi, eldeki !
Herkes, kafasındaki resimden bir parça koyuyor, ortadaki bilinmezliğe…
Bir parça…
Bir parça daha…
Ve bir parça daha…
Ardından birkaç adım geriye gidip, oluşana bakıyoruz…
Anlamadık gibi… !
Olmadı gibi… !
Bozuyoruz…
Sahi, NİYE böylesi bir yol izliyoruz ? Bu kente gelen onca yerli, az da olsa yabancı turiste, NİYE daha net fotoğraflar vermiyoruz ? Uluslararası bir organizasyona ev sahipliği yapacak tarihi bir kentin merkezini NİYE böylesi bir HOŞ GELDİN için hazırlamıyoruz ? Elde kalan bu 1 ayda, BOTANİK EXPO denilen için, Asi Nehri’ne bakan Ulus Meydanı’ndaki yeşil alanı NİYE bu ruhu temsile ayırmıyoruz ? Eski kentin ön cephesini 2017 senesinden bugüne işgal eden garip tenteli, devasa Vakıf İşhanı hayaletini NİYE ortadan kaldırıp, arkasında sıkışan hayatın nefes alış verişine omuz vermiyoruz ? Yamalardan geçilmeyen yollarımızı, kırık dökük zeminlerimizi, bakımsızlıktan kurumuş ağaçlarımızı NİYE biraz göz ucuyla da olsa fark edip, onlarla ilgilenmiyoruz ?
Bir yerde okudum geçen…
Şöyle diyor;
“Yorgunum… Önce gerçeğimi kendime kabul ettirirken yoruldum ! Sonra gizlerken ! Daha sonra yüzleşirken ! Kendim olmaya hakkım olduğunu anladığımda ! Kendimle barışırken ! Gerçeğimi başkalarına kabul ettirmeye çalışırken ! Benim gibi binlerce, on binlerce insanın var olduğunu öğrenirken, yoruldum…”
İçinde yaşadığımız kent de, bizler de kendimizi diğerlerine anlatma konusunda çooook yorgunuz galiba…
Bir de anlatabilsek !