Hatay Mahalli Haber
MENÜ
Tamer Yazar
Tamer Yazar
yazar5@hotmail.com
Paylaş Paylaş Paylaş Yazı 118 defa okundu.

Sedat Peker yalanlar Mafya Ankara Siyaset

Haklısınız…

Garip bir başlık oldu…

Ama yaşananlar daha garip…

Hele ki son oyuna katılan aktörler…

Ve alkışı hak eden sahne performansları…

Daha düne kadar, İstanbul’un orta yerinde ÖZGÜRCE düzenlenen, miting havasındaki bir açık hava etkinliğinde, “Biz, bu vatanın delileriyiz, fedaileriyiz" ifadesini kullanan, ardından muhalefet partilerini kastederek, "Şimdiden, seçimlerde YSK'yı tanımadıklarını söylüyorlar. Seçim sonucuna göre insanları, partililerini sokaklara dökecekler. Bunun amacı, terör örgütleri mensuplarının da o Partililerin arasına katılıp, ülkeyi yakmaları ve yıkmalarıdır. Polisimiz, askerimiz güçlüdür. Ancak bu ülkenin evlatları da bu ülkenin sokaklarını koruyacaklar. Bu sebeple, imkanı olanlar ruhsatlı silahlar, av tüfekleri alsınlar, mutlaka hazırlıklı olsunlar” diyebilecek kadar ÖZGÜR bırakılan, dünün İŞADAMI, bugünün MAFYA LİDERİ Sedat Peker’in; Ankara trafiğinde kimlerle oturup kalktığı, kimin elinin kimin cebinde olduğu, KİM NE KADAR KİRLİ oyununda kartları kimin dağıttığı noktasındayım…

İstanbul’un orta yerinde, SİLAHLANIN çağrısı yapan Peker’in 04.02.2019 tarihindeki TEHDİTKAR özgürlüğü ile onu MAFYA PİSLİĞİ ilan eden Ankara hakimlerinin 13.04.2021 tarihi arasındaki sürede NE değişti, NASIL değişti diye sorsak… CEVAP ne olurdu sahi ?

Yurt dışına kaçmasının ardından paylaştığı İTİRAF (!) VİDEOLARI ile resimlediği kendi Ankara’sı içinde biriken soruların cevapsızlığında dururken en çok da…

Onu ve ona dair resmin Ankara’sını izlerken, ara ara SUSURLUK da çalınmıyor değil, kulaklarımıza…

Türkiye'de "polis-mafya-siyaset" üçgenindeki karanlık ilişkilerin ortaya çıkmasını sağlayan şu KAZA hani… 3 Kasım 1996 tarihinde, 06 AC 600 plakalı Mercedes marka otomobilin, Balıkesir'in Susurluk ilçesinde bir kamyona saat 19.15 sıralarında arkadan çarpmasıyla etrafa saçılan Ankara hani…

Peki…

Bu kadar iç içe geçmiş ilişkilerin karanlığında KANDIRILAN bizler ne yapıyoruz ?

Dinliyoruz dinlemesine de…

Hatta görüyoruz görmesine de…

Nasıl oluyor da kandırılıyoruz HERKES tarafından, hem de bu kadar kolayca ? Cehaletimizin, bir çeşit KÖLELİK yarattığı gibi bir durum mu var yoksa ? Asıl resmi göremeyen ve satır aralarını okuyamayan yorgun hallerimiz de bu köleliği pekiştiriyor belki !

Buna dair bir hikâye var…

Cehalet ve kölelik üzerine…

Bizi fısıldıyor…

Anlatılana göre… Kristof Kolomb, gemilerin zorunlu tamiratı için Jamaika'ya uğrar… Oradaki yerliler, tamirata yardımcı olur, gemi tayfasına yiyecek içecek verir… Ancak tamirat, aylarca bitmez… Üstelik gemi tayfası, yerlilerin yiyeceklerini yağmalar... Bu duruma kızan yerliler, yardımı ve yiyeceği keser... Çaresiz durumdaki Kolomb, gemilerde bulunan takvimi karıştırırken, ertesi gün Ay tutulması olduğunu öğrenir ve hemen yerlilerin şefine gider… Şefe, Tanrı ile haberleştiğini ve Tanrı'nın yardımın kesilmesine çok kızdığını, bu kızgınlığını da Ay'ı kan kırmızıya çevirerek göstereceğini söyler... Ertesi gün akşam Ay tutulması başlar ve Ay'ın rengi, tutulmadan dolayı kızıla döner...

Kolomb'un oğlu, o anı günlüğüne şöyle yazmış:

“İnleme ve feryatlarla birlikte, her yerden gemilere doğru geldiler, yiyecek ve içecekler getirdiler… Tanrı'ya, onları affetmesini söylemesi için amirale yalvardılar…”

Kolomb, kum saatine bakar, 48 dakika süren tutulma bitmek üzeredir… Onlara, Tanrı'nın kendilerini affettiğini ve Ay'ı birazdan normal rengine çevireceğini söyler… Tutulma biter, Tanrı tarafından affedilen yerliler de mutludur… Evrenin işleyişini bilen Kolomb, tek bir not düşer seyir defterine: "Cehalet, her zaman köleliği getirir.”

Sedat Peker’in Ankara’sından damlayanlar da buna mı dair ?

Hayatın işleyişini bilenlerin yarattığı kölelik hikayesi mi, tüm o fısıldananlar ?