Sansürlü İdlib Sansürlü gerçek
Geçen gün twitter üzerinden gelenleri okurken, bir NOT’a gözüm ilişti…
Durdum…
Biraz daha durdum…
Ardından, az biraz düşündüm…
Yaşananları…
Ölümleri…
Acıları…
Sahi, biz ne yaparız o ACI zamanları ?
Matem tutarız…
Ama paylaşırız da…
Hikâyeyi omuzlarız da…
Ama sorar, sorgularız da…
NİYE diye, bazen NASIL diye…
SUÇ ararız olanda, SUÇLU ararız…
Kendimizi rahatlatmak için konuşuruz…
Öyle ki, kelimelerin kalabalığında boğuluruz…
Ve…
Rahatlarız…
İçimizdeki yükü boşaltırız…
Son yaşananları biraz bu kısımdan alalım mı bugün ? Suriye’nin İdlib kentinden anaların, babaların, eşlerin, çocukların, kardeşlerin yüreklerine damlayan ŞEHİT acısını konuşalım…
Konuşalım konuşmasına da…
O ilk gün NE oldu sahi ?
Yazamadığımız o İLK gün…
Kelimelerin tutuklu kaldığı o İLK gün…
Cümlelerin gözaltında tutulduğu o İLK gün…
Acının kalabalığında durmaya çalıştığımız o İLK gün…
Ne mi oldu ?
Yazamadık…
Twitter da kapalıydı…
Facebook da…
İnsta da…
Konuşamadık…
Birbirimize ulaşamadık…
Birbirimizde kalan kelimeleri okuyamadık…
İşte o an, o bahsettiğim twitter mesajına denk geldim…
Ve o an, İŞTE BU dedim, yaşadıklarımız için…
Demiş ki, yazan…
-
Birbirimizi işitmemizi, görmemizi engelledikçe…
…görünür oluyorsunuz !
NE ve NASIL olduğunuz…
…belirginleşiyor !
-
Peki, biz nasıl belirginleşiriz, biliyor musunuz ?
-
Derler ki hayallerin kadar var olursun… Hayallerini yaşattığın kadar dirisin… Korkularınla yüzleştiğin ve karanlığa meydan okuduğun kadar cesursun… Hayatla arana çektiğin tüm camları sarsıp, kırmadan ve dökmeden aralayıp engelleri, karanlığa bir el uzattığın kadar yaşarsın…
Herkes bir şeyler der, herkes doğrusunu avazı çıktığı kadar haykırır… Herkes bir şeyler derken, kendi rengin olduğu sürece, karışmazsın ses kalabalığının arasına… Dimdik durursun karanlıkta... Gözün görmese, kalbine korku yerleşse dahi, renginle aydınlatırsın çevreni… Kaybolmazsın tüm seslerin griliğinde…
Ya beyazınla parlar, yolunu bulursun,
ya da siyahınla karanlığa karışır, kaybolursun…
-
Düşünün…
Ve kendi notalarınızı ortaya çıkartın…
Dendiği gibi…
-
Varlığının bilincine varılsın ya da varılmasın, “her insanın içinde bir orkestra vardır” diye düşünürüm ben…
Vardır var olmasına da; kimisi, şefini bulamadığı için insan ömrü boyunca bir tek nota çalamaz, kimisi de, ilkel çalgılardan oluştuğu için insanı alıp bir yerlere götüremez…
-
Haklısınız…
Düşünmeye devam…