Sanırım haklı ki unuttuk EN ÇOK DA İNSAN OLMAYI
Bazen, yere çöp atanları görünce, dayanamıyorum… Tartışmaya girme pahasına, uyarıyorum… EMEK diyorum en çok da ! Bu sokakları, caddeleri, parkları, yaşam adına nefes alıp verdiğimiz her yeri temizleyenlerin EMEĞİ diyorum !
Anlayan da çıkıyor…
Ters ters bakan da…
Ama hayat, BANA NE demekle geçmiyor…
Olana bitene müdahil olmak zorundasınız…
Yaşamak, böyle bir şey…
O yüzden, bir hikaye olsun istedim bugün ve o hikaye anlatsın meramımızı… O anlattıkça, kalp gözümüz belki açılır, dedim kendi kendime… AÇILIR MI bilinmez ama, umudu bugünden yarına taşımak, ilk görevimiz !
İşte o hikaye ve buna dair noktamız…
-
Üzmüşler çocuğu, diğer çocuklar. “Senin baban çöpçü, sen de pis kokuyorsun” demişler. Vicdan duygusu tam gelişmemiştir okul öncesi çocuklarında. Zaman zaman böyle acımasız olabilirler. Kırmışlar yavrucağın kalbini.
Konuştum babayla. Çok üzüldü, çocuğunun üzülmesine. Dağ gibi adam gözyaşlarını ilk kez ayırdı gözlerinden belki de. “Üzülmek yetmez dedim, bir planım var. Dahil olur musun?” Kabul etti seve seve.
“Pis ülke” oyunu oynattım çocuklara bir gün. Türetilmiş (uydurma) bir oyun. Ne bulduysak attık yerlere. Bu arada “kötü koku spreyi” sıktık sınıfa, çocuklar görmeden tabii. Birazdan sınıf dayanılmaz bir kokuya karıştı. Dedim niye böyle oldu? Dediler öğretmenim çöplerden, pislikten. Durun dedim, bakın kapıya, biri gelecek, kurtaracak bizi bu pislikten, kokudan.
Büyüleniyorlar sanki. Bak bak bitiremiyorlar. 1.90 boy. Heybetli mi heybetli çöpçümüz.
Başlıyor hemen temizliğe. Ben de pencereleri açıyorum hemen. Temiz hava nüfuz edince etkisini kaybediyor kötü koku spreyi. Yardımcı öğretmenimiz de yasemin kokulu oda spreyini sıkıyor birkaç fıs. Çocukların gözü bizi görmüyor zaten. Ama içlerine doluyor mis gibi çiçek kokusu.
Sonra yarım ay düzeninde oturuyoruz çöpçünün karşısına. Konuşuyor prova ettiğimiz gibi. “Çöpçüyüm ben” diyor. “Siz sabahları uyurken daha ya da gece yarısı mahallenizin çöplerini topluyorum. Arkadaşlarım da var. Onlar da topluyor. Çöpler toplanmasa sokaklardan, her yer bugün sınıfınızın koktuğu gibi kokar. Çöpçülük zordur çocuklar. Çok zor iştir.” Anlatıyor uzatmadan. Kısa, öz, keskin. Anlattıkça daha da büyüyor adam.
Nasıl dinliyorlar anlatamam. Gözlerini hiç ayırmadan. Hele oğlu. Gurur duyuyor babasıyla ve her sözünde hayran oluyor ona.
O bakışa ömür verilir inanın bana.
Sonra fotoğraf çektiriyoruz hepimiz kahramanımızla. Alkışlarla ve aşkla uğurluyoruz çöpçümüzü. Bir baba, bir oğul. Tedavi edilmiş iki yürek. İşimiz bu. Yüreğe dokunmak.
Hanımlar, beyler! Bir çocuğun alın teriyle para kazanan babasının mesleğinden utanmasına dayanamam. Dayanırsam, öğretmen olamam.
Ertesi sabah soruyor birkaç veli. “Bizim çocuk akşamdan beri büyüyünce çöpçü olacağım diyor. Siz ne öğretiyorsunuz bu çocuklara Allah aşkına?”
Gülümseyerek cevap veriyorum,
“İnsan olmayı öğretiyoruz.”
-
Sayın Vali ye tavsiyemiz
HABERSİZ ZİYARET ETSİN
Aslında işleyişi bilmiyorum…
Özek sektör gibi olmadığı kesin ama…
Yine de bildiğim bir şey var ki, sorunları çözmek istiyorsak, yol değiştirmek gerekiyor… En çok da izlediğimiz yolu ! Yaptığımız ‘tarihi ve kültürel’ haberlerin ardından Sayın Vali’yi habere konu ‘sorunlu’ yerleri ziyaret etme konusunda davet ediyoruz ya… Aslında bu davetin pratiğini HABERSİZ yapmasını tavsiye etsek mi ? Ondan önce hiçbir hazırlık yapılmadan… Kendisi gelmeden, her şeyi GÖZE HOŞ GELECEK ŞEKİLDE makyajlamadan…
Aksi halde, paketlenmiş gerçeklerimizin slogan halinden kurtulamayacağız !
Haksız mıyım ?