Hatay Mahalli Haber
MENÜ
Tamer Yazar
Tamer Yazar
yazar5@hotmail.com
Paylaş Paylaş Paylaş Yazı 219 defa okundu.

Sahnedekilere mi kızmalı Yoksa onları izleyenlere mi

Dönemin Adalet Bakanı Sadullah Ergin, dönemin Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe, dönemin Hatay Valisi M. Celalettin Lekesiz, dönemin Antakya Belediye Başkanı Doç. Dr. Lütfü Savaş ve Almanya´nın Kiel bölgesi Belediye Başkanı Cathy Kietzer…

Evet…

Tarihler Nisan 2013’ü gösterirken, Antakya’nın ‘dün’ kokan sokaklarından biri hiç olmadığı kadar kalabalıktı… Bursa’dan ve Ankara’dan gelen misafirleri vardı… Herkes keyifliydi… Yüzler gülüyordu… Bundan sonrası için anlatılacak hikâyenin bu şehir adına hiç olmadığı kadar değişeceğine dair sözler paylaşılıyordu… Söylenen de oydu, ki bu daha başlangıçtı ! Kadim kent Antakya ayağa kaldırılacaktı ! Bunun için herkes elini taşın altına koyacaktı ! Yapılması gerekenler yapılacaktı ! Eksikler giderilecekti ! Artık konuşma değil, eylem zamanıydı ! Zaten bu kentin de beklemeye tahammülü kalmamıştı !

O güne dair haberin detayları mı?

Birkaç cümlesini okuyalım mı?

*

Antakya Belediye Başkanı Doç. Dr. Lütfü Savaş, 40 Asırlık Türk Yurdu Sokağı´nın restorasyon projesinin 420 metrede 80 haneyi kapsadığını hatırlattı. Caddenin röleve çalışmalarının ve restorasyon projesinin Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından hazırlandığını vurgulayan Savaş, ´Ağabey´ diye hitap ettiği Başkan Altepe´ye teşekkür etti. Savaş, "Yaklaşık 1 ay önce başlayan çalışmalar hayırlısıyla tamamlanır ve Antakya’mız örnek bir uygulamaya kavuşmuş olur. Gerçekten Recep Ağabey´e ve bu konuda emeği geçen herkese teşekkürlerimi iletiyorum" dedi. Konuşmaların ardından restorasyona start verildi. Başkan Altepe, Adalet Bakanı Sadullah Ergin ve beraberindekilerle birlikte sokak üzerinde bulunan tarihi yapılar ile Bakan Ergin´in çocukluk anılarının geçtiği evi gezdi.

*

Antakya´nın 40 Asırlık Türk Yurdu Sokağı için projelendirilen sokak sağlıklaştırma çalışmasının o ilk gününü hatırlayanlar çok iyi bilir… Yorgun kentin biriktirdiği yalnızlığa karışan tüm o protokol kalabalığı, coşkuyu, umudu, özlemi, beklentileri…

Aslına bakarsanız…

Geçen gün o sokaktan geçerken hatırladım…

Aslında bir tabela gördüm, ardından da durdum…

O tabelada yazılan kelimelerin kalabalığında durdum…

Her bir kelimenin bana anlattığında durdum ve düşündüm…

Okuduğum mu ?

‘Bu caddede yapılan cephe iyileştirme çalışmaları, kardeş şehrimiz Bursa Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nın desteği ile yapılmıştır.”

Okudum…

Ardından sokağa baktım…

Bir zamanlar umut eklenene…

Boya badana yapılan ahşap evlere…

Kabloların her yerden sarktığı halimize…

Taş bedenlerin sprey boyaya teslim çaresizliğine…

Sonra dedim ki kendi kendime…

“Bazen sahnede duran insana değil, seyirciye kızılmalıdır, bazı olaylara SEYİRCİ kaldığı için…”

Kim demişse, güzel demiş ! Haksız mı peki ? Haklı… Hem de çok haklı… Hemen her şeye seyirci kalan bizler için az bile söylenmiş hatta ! Oysa ki bu kentin fısıldayışı Balzac’ın ifadesindeki gibi… “Dost için sırtımı köprü yapmaya hazırım ben; yeter ki temiz kalpleri taşıyan ayaklar geçsin üstümden…”

Sizi bilmem, ama insan üzülüyor…

En çok da, yapılanı sahipsiz bırakan rahatlığımıza… YAPTIK diye ortalıkta dolaşanlara NE YAPTIN demesi gerekenlerimizin sinmişliğine… Bir zamanlar mahallesi adına konuşan seçilmişlerin YAPTIK diyenlerin kanatları altına girip sessizliğe gömülmesine…

Ama en çok da, onu hak etmeyenlerin elinde esir kalmış bu kente…

Ya siz, siz neye üzülüyorsunuz ?