Projeleriniz müthiş Ama bu arada sineğe de battık
Hatay kent merkezinde yaşıyorsanız eğer, bir şeyi çok açık bir şekilde fark ediyorsunuz… Ki elde iki tane belediye var, hani merkez noktada… Bir tanesi, Antakya olanı, yaptığı her işe “laf değil hizmet üretiyoruz’ diyeni… Diğeri ise, hani Büyükşehir olanı, ‘'birlikte çalışıyor, birlikte üretiyoruz' diyeni…
Yaptıkları hemen her şeyi ufak birer meydan savaşına çeviren iki belediyeden bahsediyorum… Bu savaşın cephesini de çoklukla Büyükşehir Meclis toplantılarında açan iki belediyeden… Ama bir türlü neyi paylaşamadıklarını anlayamadığımız iki belediyeden… Paylaştıkları konusunda da memnun edemediğimiz iki belediyeden…
Sahi, neyi paylaşamıyorsunuz ?
Neyin kavgasını veriyorsunuz ?
CHP ve AKP’nin mi ?
Ankara’daki +18 Meclis bizlere yetiyor da artıyor, ki daha fazlasına ihtiyacımız olduğunu mu sandınız, bu yüzden mi yan yana gelmemek için bu kadar çaba harcadınız, kavgalarınızla kenti böldünüz, kurumsal çatışmalarınızla var olan beklentileri BUNLAR DA DİĞERLERİ GİBİ noktasına taşıdınız ?
Sahi, NE istiyorsunuz ?
Aslında EMİN OLUN, sizin ne istediğinizle ilgilenmiyoruz… Bizler NE istiyoruz, o noktadayız… Kavgalarınızın faturasında her gün soluk almaya çalıştığımız şehir için UYANIN istiyoruz.
Hatta uyanın ve Asi’nin kent merkezinden geçtiği noktalarda biraz yürüyün istiyoruz, YÜRÜYÜN ve nasıl YÜRÜNEMEDİĞİNİ fark edin istiyoruz, pisliğe ve çöpe batmış nehrin ürettiği sineklerin artık ordu halinde uçuştuğu Asi çevresinde yaşanan rahatsızlığa çözüm bulun istiyoruz…
Marka bir şehrin merkezi ne halde, onu fark edin hatta…
Marka bir kenti yönettiğinizi de fark edin hatta…
Burası eski bir Roma kenti, unutmayın hatta…
Bir şey daha…
Kavgalarınızın yarattığı karmaşa bu kenti parça parça eksiltiyor, bunu da fark ettiniz mi ? Sahi, yüzlerce yıllık evlerin taş ve ahşap bedenleri sprey boyalarla kirletilirken, hala görev bölüşümü mü yapıyorsunuz ? Asi’nin balçığından çıkan kesme taşların eski Roma Köprüsü’ne ait olup olmadığı sorgusunda merakla bekleyenleri, görev alanı tartışmasına mı kurban ediyorsunuz ?
Gerçekten de ne yapıyorsunuz ?
Tamam anladık…
Refüjlerin renklendirmesini bile belediyelerinizin görev alanlarını belirlemek için kullanıyorsunuz… Yaptığınız her hizmete isim eklemesi yapıyor, BEN YAPTIM demeyi ihmal etmiyorsunuz… Kurumsal logonuz için yer bulamayınca, Atatürk Anıtı’nın arka alanını parselleyip, ardından da YAPTIM-OLDU diyebilecek kadar rahat ilerliyorsunuz… Yaptığınız kaldırımların KANUNLARLA belirlenen ‘engelli’ standardını bile tutturamayıp, ELDEN BU KADAR dercesine KULLAN GİTSİN’e getiriyorsunuz… Hatta yetmiyor, görme engelli vatandaşın bastonu ile takip ettiği çizgilerin üzerinden otobüs durakları geçiriyorsunuz… EXPO’ya aday olup, MARKA sloganları atıyorsunuz, ama eldekinden bu kadar eksilttiğinizi fark bile etmiyorsunuz…
Ama en garibi de…
Bu adaylık açıklanırken, bir Allah’ın kulu da kalkıp demiyor, KARDEŞİM, BU KADAR EKSİĞİMİZ VAR, NE EXPO’SU… Dememekle de kalmıyor, herkes alkışlıyor… Yetmiyor, ORDULAR, İLK HEDEFİNİZ AKDENİZ modunda koşturuyor…
Peki, olması gereken mi ?
Şehrin çöpe batmış hali arasında adımlayan bizlerin o 40 FIRIN EKMEK hikâyesinde sınıfta kaldığımızı birilerinin kalıp yüksek sesle eldekilere söylemesi gerekiyor… Hatta omuzdan tutup sert şekilde sarsması gerekiyor… Antakya-Hatay kavgasında ringin ortasında gardını almış her iki BAŞKAN’ın elini havaya kaldırıp, asıl kaybedenin bu ŞEHİR olduğunu anlatmamız gerekiyor…
Önce bunlar…
EXPO, sonra !