OYNAMIYORUM Deme şansımız var mı
-
Kimse mutlu değil…
Herkes, kendi mezarında debelenen ölüler gibi…
Çöplerin ortasındaki kağıt toplayıcısı,
az ilerisindeki evsiz,
yol kenarındaki fabrikadaki işçi,
okuldaki öğrenci,
tencerenin başındaki anne,
terkedilen kadın,
terk eden adam,
ülkesinden uzaktaki mülteci,
balonu kaçan ve asla balonu olmamış çocuklar…
Kimse mutlu değil…
Herkes, bir intiharın kıyısında var olma savaşı veriyor…
-
Haklısınız !
BEN OYNAMIYORUM diyemiyorsunuz, kadere…
Oynatıyor…
Öyle ya da böyle, oynatıyor…
Rolünüzü terk edemiyorsunuz…
Oysaki KEŞKE diyorsunuz !
-
Yatsam, uzun uzun ve kalkmasam...
Ve sonra bir uyansam, her şey yoluna girmiş olsa…
-
diyen Yazar Ali Lidar gibi hani…
Biliyorum…
Zor !
Çok zor !
Depolarda biriken patateslerin ülkenin her yerinde yoksullarla buluştuğu bir ülkede, dağıtılan bir çuval patatesin pozunda, yanındaki yoksulla kadraja bıyık altından gülümseyen bir idarecinin, bu ülkenin nasıl bir eğitim sistemi içinden geçtiğini ispatlarcasına ortaya koyduğu o utandıran rahatlık, bizlere yaşatılanların elimize tutuşturduğu son (!) fotoğraf karemiz…
Şanlıurfa’nın Hilvan ilçesinde yaşanmış o kare…
Sıraya girmiş yoksulluğumuzu fotoğraflamış…
Utanmamış bunu yaparken, hiç utanmamış…
Yine haklısınız…
-
Herkes, “ ben” diye başlıyordu söze !
O yüzden hiç bir cümlede “ biz” olamadık…
-
diyen gibiyiz !
Ama asıl sorun da şu ki…
İnsan çok,
İnsaniyet az…
O yüzden, yarattığımız patates kuyruklarına çaresizce giren ve bir çuval patatesin açlığında doymayı bekleyen insanımızı daha fazla utandırmayalım… Zira, “hayat, ne aşk davasıdır, ne de ekmek kavgasıdır... Hayat, insan kalabilme mücadelesidir... Şerefinle, namusunla, onurunla…”
En azından buna izin verelim…
İnsan kalabilme mücadelesine izin verelim…
Önünde ceket iliklenmesi gereken tek dava bu, bilelim…
Ama en çok da, DÜŞÜNELİM !
Bunu çok ihmal ettik, DÜŞÜNELİM !