Hatay Mahalli Haber
MENÜ
Tamer Yazar
Tamer Yazar
yazar5@hotmail.com
Paylaş Paylaş Paylaş Yazı 226 defa okundu.

Oruğumuz da güzeldi Ekşi Aşımız da Sonrası mı

Furuğ Ferruhzad’ın sevdiğim ve ara ara tekrar ettiğim bir ifadesi var…  “Hangi yaşta ölürsek ölelim, tamamlanmamış cümlelerimiz olacak...”

 Cümleler !

 Başladığımız, ama fırsat bulamadığımız ! Başladığımız, ama cesaret edemediğimiz ! Başladığımız, ama erteleyip durduğumuz ! Başladığımız, ama korkup geri adım attırdığımız ! Başladığımız, ama daha kabul edilebilir hali ile değiştirdiğimiz !

 Başladığımız, ama…

 Hayat da böyle bir şey mi ? Bahse konu cümlelerimiz gibi bir şey mi ? Kim bilir… Belki de yaşayıp da tükettiğimiz şey ‘BİZ’ değiliz, ki madem BİZE ait olanları tamamlayamıyoruz, tamamlayıp da bitirdiklerimiz bir başkası !

 EVET mi ?

 Bugün, eksik bazı cümleleri tamamlayalım istiyorum…

Ama bu defaki eksikler bu kentin cümlelerine dair…

 O yüzden…

 Bu kentin eksilen fotoğraflarında giderek daha siyah, giderek daha beyaz ve giderek daha gri tonlarda ağırlaşan albümümüzü biraz toparlayalım istiyorum… Onların etrafa saçılan kısımlarını bir araya getirelim ve kendimize gelelim istiyorum… Fark edelim istiyorum… Hemen yanı başımızdakini görelim istiyorum… VAR olduklarını bilmek yetmiyor, çığlıklarını duyalım istiyorum…

 André Gide ne güzel söylemiş !

 “Açılmamış kanatların büyüklüğü bilinmez…”

 Bu kent de buna dair…

Açıl-a-mamış o kanatlara dair…

Tamamlanamamış tüm o cümlelere dair…

Acı çeken yaşlı bir bedenin suskunluğuna dair…

 Niye mi susuyor ?

 Onu da Berker Okan söylesin…

 Bir yaştan sonra, her sabah…

Kırılan parçalarını toplayıp…

Yeni baştan yaşamayı öğreniyorsun…

İşte bunun adına OLGUNLUK deniyor…

 Şimdi gelelim ORUK ve EKŞİ AŞI hikâyemize… Antakya’nın trafiğe kapalı Saray Caddesi’nde gayet şık bir hazırlığın orta yerinde pişen GASTRONOMİ sloganımızın GERÇEK lezzetine… Aslında yapılanları eleştirmek değil bugüne dair kelimelerimizin tamamlanma çabasındaki cümleler ! Aksine, ELİNİZE SAĞLIK demek ! Daha fazlası için BİZ DE VARIZ demek !

 Ama GÖRÜN de demek !

 Neyi mi ?

 GASTRONOMİ başlığında Hatay’ın Büyükşehir idaresi tarafından kurulan çadırın kalabalık ve coşkulu gürültüsünün bir kaç adım ötesinde ne vardı, biliyor musunuz ? Demir parmaklıklar arasına hapsettiğimiz bir tarih buluntusu ! Eski bir Roma’lı ! Yüzlerce yıllık ! Hatta binlerce ! Ama SESSİZ… Bir başına ! Ahmed Arif’in, “Çaresizliğimden gayrı hiç bir kabahatim yok benim…” deyişi gibi ! Sabahattin Ali’nin, “İçimde, bir yolculukta tanışıp alıştığım, fakat pek çabuk ayrılmaya mecbur olduğum bir insana veda eder gibi bir his vardı” deyişi gibi…

 Ona dair ne BİLGİ var ne bir TABELA !

Ona dair VAR olması gereken hiç bir şey YOK !

 O zaman CÜMLEMİZİ tamamlama vakti !

 Sahi, bir tarafta Antakya’nın bugününe YATIRIM yapma gayretimiz, ama birkaç adım ötesinde UNUTTUĞUMUZ bir dün varken, NEYE ve KİME inanmamız gerekiyor ? Sloganlar arasında gerçeklerimizi kaybetmişken, eldekinden kalanı NE yapmamız gerekiyor ?

 Siz düşünedurun, bugünü Tomris Uyar noktalasın…

 “Üsteleme...

Yolumuz ayrı çünkü...

Anlayamazsın…”