Öldürülen kadınlar Öldüren kadınları yaratıyor
“Hayatın trajedisi ölüm değil, yaşarken ölmesine izin verdiğimiz şeylerdir” demiş, Norman Cousins…
Biraz da bu yüzden, Umut Vakfı’nın son paylaştığı rakamlarla ilerleyelim mi bugün ? Kadının hemen her gün şiddete uğradığı Türkiye coğrafyasında; Amasya’dan Antalya, Balıkesir ve Diyarbakır’a, Karaman’dan Kars, Kayseri, Kocaeli, Malatya, ve Maraş’a, Muğla’dan Samsun, Sinop, Sivas ve Tekirdağ’a kadar uzanan hatta bedenleri moraran kadınlara biraz yakından bakalım mı ?
Sahi…
Özgürlüğün, KELİMELER ara başlığında en fazla GÖZALTI ve TUTUKLULUK yaşadığı bir dönemde, şiddet sarmalının toplumun her katmanında çığlıklar biriktirdiğini söylesek, abartır mıyız ?
Aslında iç içeyiz !
Şiddetin her türlüsüyle hem de !
Kendi kelimelerimizle korkutuluyoruz mesela !
Aslında KENDİMİZ olmaktan korkar hale getiriliyoruz !
Farklı düşünmekten, yaratılan sürüden ayrı durmaktan en çok da !
Yaşam kimliğimize ekli YANDAŞ kelimeleri ile hayatta kalıyoruz !
İliklediğimiz ceketimizin en sıkı hali, kabullenmemizi kolaylaştırıyor !
Tamamlanmamış cümlelerimiz siniyor, korkuyor, geri çekiliyor !
Ve dudaklarımız, ezberletilmiş replikler için aralanıyor !
Gördüğümüz her onay ise bizi sürüden biri yapıyor !
Aynada gördüğümüz kişi biz değiliz artık !
Göz göze geldiğimiz kişi değiliz artık !
Bir zamanlar biz olan bir başkası !
İşte böyle bir ülkede, kadınların şiddet sarmalı içinde yankılanan çığlıklarını bir araya toparlayalım istedim aslında… Türkiye genelinde, 236 cezaevinde 9 bin 700 kadın tutuklu ve hükümlü bulunduğunu okurken, son yıllarda artan kadın şiddetine ekli cinayetlerde değişen başka bir şey var, onu fark edelim istedim !
Tersine gelişen bir şey…
Belki hep var olan bir şey…
Rakamların anlattığı kadının Türkiye’sinde gördüğümüz şey, tersine kadın cinayetlerinde yaşanan korkunç artış… Tam da bu noktada duralım mı ? Umut Vakfı alsın sözü ve devam etsin…
*
Bilimsel çalışmalar da ortaya koyuyor ki, yaşı, eğitimi vs. ne olursa olsun, her üç kadından biri şiddete uğruyor… Şiddet uygulayanlar da sanmayın ki öyle hiç okumamış ve ilkokul mezunları… Üniversite mezunları bile eşlerine şiddet uyguluyor ve kadın cinayetleri de her geçen gün artıyor… Gerek kadınlara, gerekse çocuklara yönelik taciz ve tecavüzler de dur durak bilmiyor… Neden, niçin toplumda böylesine bir kirlilik, şiddet eğilimi yaşanıyor ve de artıyor elbette tartışılır… Ancak dikkatinizi çekti mi bilemiyoruz… Son günlerde tersine kadın cinayetleri yansıyor medyaya…
*
Taciz… Tecavüz… Cinayet… Şiddet…
Birkaç örnek verelim mi ?
-Aydın Söke’de 17 yaşındaki kız kendisine tecavüze kalkışan babasını tüfekle öldürdü.
-Ordu’da jandarmaya kayıp ihbarında bulunan kadının, kocasını öldürüp, gömdüğü ortaya çıktı. Birsen K. kendisine şiddet uyguladığını söylediği kocasının başına odunla birkaç defa vurduğunu, öldüğünü anlayınca cesedi fındık bahçesine gömdüğünü söyledi…
-18 yıllık evliliği boyunca şiddet gören kadın, eşini 23 kurşunla öldürdü…
“Şiddet gören kadın şiddete başvuruyor” demek ve yaşanana en kısa yoldan bir BAŞLIK atmak kolayı olurdu eldekinin… Peki, eldeki tablodan damlayan her kadın hikayesi kendi adaletsizliğinde onu koruyup kollayacak bir HUKUK’un eksikliğini yaşarken, bu tersine evrilen şiddetin hikayesinde MUTLU SON yaratmak nasıl mümkün olacak ?
Amasya’dan Antalya, Balıkesir ve Diyarbakır’a, Karaman’dan Kars, Kayseri, Kocaeli, Malatya, ve Maraş’a, Muğla’dan Samsun, Sinop, Sivas ve Tekirdağ’a kadar uzanan hatta bedenleri gölgelere kaçan kadınların korkmuş çığlıklarının biriktiği her dört duvar arasında umut denen şey bir daha nasıl yeşerecek ?
Bunu konuşalım mı ?
Çığlıkları konuşalım…