Öğretmenle başlıyor o umut Ardından çocukla devam ediyor
Geçen gün kısa bir hikâye okudum…
Diyarbakır’dan, bir okul hikâyesi…
Bir öğretmenin üretim hikâyesi…
Önce okuyalım, ardından konuşalım, olmaz mı ?
Hadi o zaman !
-
Diyarbakır'ın bir dağ köyünde, ilköğretimde görev yapan bir öğretmen, matematik dersinde…
– Bir kasada şu kadar çilek varsa, 10 kasada kaç çilek vardır?
Öğrenciler:
– Öğretmenim çilek ne?
Öğretmen:
– İşte çocuklar, çilek...
Öğrenciler:
– Biz hiç çilek yemedik !
Bunun üzerine öğretmen, pes etmiyor… Oturup, Bursa’daki tarım firmalarına toprak numunesi yolluyor ve diyor ki;
– Bu toprakta çilek yetişir mi ?
Bursa’daki firmalardan cevap geliyor.
– Evet, Diyarbakır şartlarında çilek yetişir…
Hatta mektubun yanında, çilek fideleri ve yetiştirme şeklini anlatan bir de tarif yolluyorlar. Öğretmen, gelen bilgiyi öğrencilere okuyor, nasıl yetiştirileceğini anlatıyor, ardından da hepsini bahçeye çıkarıyor ve diyor ki:
– Bu sene size matematikten sınav yok !
Öğrenciler:
– E nasıl not alacağız öğretmenim ?
Öğretmenleri, hepsine bahçeyi kazdırıp, çilekleri diktirip, can sularını verdikten sonra, her birine dörder çilek fidesi veriyor…
– Şimdi gideceksiniz evinize, anne babanıza, ben size nasıl öğrettiysem, siz de onlara öyle öğreteceksiniz !
Çocuklar gidiyorlar evlerine, hepsi anlatıyor tek tek ve çilekleri dikiyor…
Öğretmenlerinin bir uyarısı daha var ama !
-Çilek mevsimi gelince, getireceksiniz tabakta, on tane çileğe bir not alacaksınız…
Çocuklar, tabaklarla getiriyorlar çilekleri… Öğretmenleri, çileği eksik olanlara da tam not veriyor ve sonra diyor ki:
– Çocuklar, nasılmış tadı?
Öğrenciler:
-Valla ucunda not vardı diye yiyemedik…
– Hadi bakalım, yiyin…
Çocuklar, ağızlarına burunlarına bulaştıra bulaştıra yiyorlar çilekleri... Aradan iki yıl geçtikten sonra, çilek girmemiş o köyün halkı, şu anda Diyarbakır’ın pazarında çilek satıyorlar…
Şimdi düşünüyorum da, işte öğretmen olmak tam olarak bu… Tahtada müfredat anlatmak değil… Bulunduğun yere, bulunduğun ülkeye, okula bir şeyler katmak…
-
Hikâyeyi okuyunca, Aziz Nesin geldi aklıma…
Ne demiş, bilir misiniz ?
“Çocuklara daha iyi bir dünya bırakmak yerine, dünyaya daha iyi çocuklar bıraksanız, sorun kendiliğinden çözülecek aslında.”
O yüzden, vazgeçmek yok, ne daha iyi bir dünya umudundan, ne de çocukların hayallerinden…
*
BÜYÜKŞEHİR’E SORSAK MI?
HANGİ FOTOĞRAF GERÇEĞİMİZ?
Hatay’ın Büyükşehir Belediyesi, önceki gün twitter hesabı üzerinden, Antakya’nın doğu yakasından; zemini taş, evleri tertemiz bir kent fotoğrafı paylaştı, ardından da şu notu iliştirdi o kareye… “Turisti kazanan, geleceği kazanır… Turizm Haftanız Kutlu Olsun!”
Güzel temenni, ama…
Bu fotoğraf üzerinden davet ettiğimiz insanlara, eldekini sunabiliyor muyuz, bunu da düşünsek mi ?