NİYE mi KİLİS
Önce ; “11.04.2016 tarihinde saat: 18.30 sıralarında Suriye’den geldiği tahmin edilen 3 roket Kilis şehir merkezindeki muhtelif yerlere düşmüştür.”
Sonra ; “12.04.2016 tarihinde saat: 09.40 sıralarında Suriye’den geldiği tahmin edilen 2 roket Kilis şehir merkezindeki muhtelif yerlere düşmüştür.”
Sırada ne var bilmiyoruz ama, son birkaç gündür, Suriye’den Kilis’i hedefleyen roketlerin haberlerini okuyup duruyoruz… Ölenler var, yaralananlar, ama en çok da gecenin sabahında ne olacağının tedirginliğinde uyumakta zorlananlar...
Roketleri ateşleyenler mi ?
Bilinen ismiyle Islamic State, Ankara’nın deyimiyle DAESH ya da ISIS, belki de IŞİD !
Peki, niye Kilis?
Aslında buna dair elde tuttuğumuz resmi netleştirmek için, Kilis Valiliği’nin web sitesine girmek yeterli ve girdiğinizde de BASIN açıklamalarının olduğu bölümü kontrol etmeniz, ki karşınıza hep aynı şey çıkıyor, benzer bir şey, kontrol edilemediği gün gibi açık bir şey, Kilis’in NEDEN hedef halini aldığını netleştiren bir şey…
Site’de alt alta sıralanan açıklamalar mı ?
Basın Açıklaması (2016/36)
Basın Açıklaması (2016/35)
Basın Açıklaması (2016/34)
Basın Açıklaması (2016/31)
Basın Açıklaması (2016/30)
Hepsinde ORTAK olan, DAESH bağlantılı isimlerin yakalandığı bilgisi, ki kimisi Türkiye’den Suriye’ye yasadışı yollarla geçmeye çalışırken, kimisi de Kilis’in ilçelerinde…
Öncelikle şunu netleştirelim mi, hani yüzlerde ZORAKİ bir gülümsemeyle ve hatta ballandıra ballandıra anlatmaya çalıştığımız NOBEL’e aday KİLİS gerçeğini ve o gerçeğe iliştirilen SURİYELİ kalabalığını, hatta eldeki şehir nüfusunun çok üzerine çıkmış sığınmacı kalabalığını TAKDİRE ŞAYAN bir şeymiş gibi sunma çabalarını, bunun yaratabileceği riskleri gözardı eden RESMİ aktörleri, şehirlerin sosyo-ekonomik yapısını derinden sarsan bu kontrolsüzlüğün içten içe KAYNATTIĞI dinamikleri, ama buna rağmen her şeyin yolunda mesajını vermeye çalışan idarecileri…
Kontrol edilemeyen sınır ötesinin Kilis’te yarattığı kalabalığın içinde NE olduğunu bilenimiz var mı peki, ki buna bizden bir örnekle devam edelim, Antakya’dan, henüz Kilis kadar kalabalıklaşmayan bizden, o yüzden ÖDÜLSÜZ (!) ve NOBEL’siz (!) bırakılan şehrimizden…
Ne kadar zaman oldu, hatırlamıyorum…
Suriyeli çocukların öğrenim gördüğü bir okuldan bahsedeceğim, buradaki eğitim çalışmasından, savaştan kaçmışların yarına hazırlık çabasından, gönüllü öğretmenlerin bu çabayı omuzlama sevdasından, ama tüm bunlar yaşanırken, sınıfın duvarlarında asılı duran ÖZGÜR SURİYE ORDUSU bayrağından…
Aslında KİLİS örneğinde de bunu aramak gerek !
NOBEL’e aday gösterilen nüfusu taramak gerek !
O kalabalığı kim kontrol ediyor, bakmak gerek !
O yüzden de, Antakya’daki kendi kalabalığımıza dair ha bire KONTROL ALTINDALAR diyenlerin aslında hiçbir şeyi kontrol edemediklerini düşünecek kadar çok şey var elde avuçta, ki duvarda asılı olan şey de o KONTROLSÜZLÜĞÜMÜZÜN asıl resmi, belki de var olan kontrolü DEVRETTİĞİMİZİN…
Aslında tartıştığımız şey SİVİLLER değil…
Tartıştığımız şey savaştan kaçanlar değil…
Çaresiz kalıp da dilenenler HİÇ değil…
Ama eldeki o kalabalık KONTROLSÜZLÜK, ki Kilis içindeki DAESH trafiğinin o koca kalabalıktan bağımsız ilerlediğini mi düşünüyoruz ya da o kalabalığın kontrolünden uzak bir yapılanma gösterdiğini mi, bence düşünmeyelim, çünkü bizlerin elindeki, hani ha bire tekrar ettiğimiz o duvardaki MASUM gibi gösterilen örneğin başka başka versiyonlarını Kilis örneğinde de aramak ve hatta bulmak gerekiyor, aslında bulup da GÖRMEZDEN gelmeyi de bırakmak gerekiyor, KONTROL ettiğimizi sandıklarımızı artık gerçekten de KONTROL edip ELEĞE dönen AÇIK KAPI politikasının başarısızlığında durup düşünmek gerekiyor.