NEYİM BEN iki acının karşılıklı susması mı
Derin Yoksulluk Ağı tarafından yayınlanan ‘Hikâyenin Yok Hali’ kitabındayız yine… İlk hikâyemizi dün paylaştık ve… Bugün, bir gecekondunun sıvası dökülmüş duvarları arasından sızıyor, sıradaki hikâyemiz…
Anlattığı,
Bir kadın…
Tüm çaresizliğiyle, bir kadın…
Yoksul çaresizliğinde, şiddet gören bir kadın…
Tamamlanamayan ihtiyaçlarının yokluğunda bir kadın…
Gerisini o anlatsın…
-
Selma, pandemiyi; kapısı, bacası kırık bir evde, 1, 4 ve 6 yaşlarında üç çocukla birlikte geçiriyordu. Her arayışımda, farklı bir dert anlatıyordu. Bir gün gıda ihtiyacı, diğer gün temizlik maddeleri, başka bir gün bebek bezi ve maması dert oluyordu.
Ama esasında,
…onun sesindeki hüzün, bütün bunların dışında, evde çocuklarıyla birlikte gördüğü zorbalıktı!
Kapanma dönemlerinde, yarı açık ve sürekli kırılan penceresinden gelen seslere, çocukların çığlıkları karışıyordu. Komşularının, “aile içinde olur böyle şeyler” yorumuyla, yükselen çığlıklar, yerini sessizliğe bırakıyordu.
Sokağa çıkma yasağı olmadığı zamanlarda, sırtına bağladığı bebeğiyle market önlerine gidip, çöplerden yiyecek topluyordu, Selma. Arada sırada kağıt mendil satıyordu. Eve döndüğündeyse, kazandığı tüm parayı eşi alıyor, yine çocuklar aç kalıyordu.
Gece olunca,
…evin içinde çocuklarla birlikte attığı çığlıklar, bütün sokağı inletiyordu.
Selma, sonunda dayanamayıp, üç küçük çocuğuyla karakola gitti. Sonra da kendini bir sığınma evinde buldu. Sığınma evinde, yalnızca bir hafta kalabildi. Orada yabancı hissettiğini, çocukların da mutsuz olduğunu, süt isteyen çocuğuna istediği anda süt bulamadığını, çocuklarının çok hareketli olması nedeniyle “sığınma evine rahatsızlık verdiklerini”, bu nedenlerle oradan ayrıldığını söylüyor…
Tek odalı bir evde oturan annesine gittiğini, üç çocukla bir gece parkta yattığını, sonra yine eve döndüğünü anlatıyor.
Ve…
Çığlıklı bir gecenin ardından, eşi cezaevine giriyor. Selma’nın, şimdi yeni bir evi var. Yine kirasını ödemekte zorluk çekiyor, ama…
Penceresinden, gece yarısı, korkuyla çığlık atan çocukların sesi duyulmuyor artık.
-
Selma’nın hikâyesi, birçok kadının hikâyesi aslında… Şiddeti, her gün, ama her gün yaşayan, bunu bazen çığlıklarıyla anlatan, ama çokça da susan kadınların ortak hikâyesi… Kimi Selma gibi, gecekondusunun yoksulluğunda kaybolan, kimi de eğitimli, kariyerli kadınlar…
Haklısınız…
Çok azı yeni bir hayata başlayabiliyor…
Diyen haklı o yüzden;
“Artık ,
insanları daha çok,
bana iyi gelip gelmedikleriyle değerlendiriyorum…
onlarla birlikte olduğumda, kendimi
daha iyi hissedip hissetmediğimi
soruyorum kendime…”
Yine de birçoğumuz Selma kadar cesur değil…
Onların çığlıkları hala yankılanıyor, o dört duvar arasında…
DUYUN !