Nereden nereye Sahi nasıl değiştik
Bugün iki hikâyem var…
Nereden nereye geldiğimize dair…
İnsan ve toplum kalitemizin üretkenliğine dair…
İlkinin başlığı, AŞK’A YANIT…
-
Melahat Pars (1918-2005), konservatuarda öğretim görevlisidir. Son derecede güzel, alımlı, zarif, ince, nazik, olgun yaşlarda, bir güfte ve beste sanatçısıdır.
Bir erkek öğrencisi, duygularına yenik düşerek, hocası Melahat Pars’a âşık olur. Sanki rastlantıymış gibi, her fırsatta karşısına çıkmayı huy edinir. Hoca merdivenlerden inerken, o merdivenlerden çıkarken hocasını süzer. Hocası bir yöne doğru yürürken, o karşı yönden hocasına doğru yürür. Bu tür rastlantılar o kadar sık tekrar etmeye başlayınca, Melahat Pars da durumu anlar, ancak görmezden gelir.
Bir gün merdivenlerden inerken, yukarıya çıkmakta olan öğrencisi, hocası Melahat Pars’ın önünde durur, boynunu büker, yüzüne derinden bakar ve sevecen bir sesle;
“Hocam, ben size âşık oldum. Ne yapsam olmuyor. Sizi görmeden duramıyorum. Gece gündüz hayalimdesiniz. Duygularımı kontrol edemiyorum, perişanım, beni anlayınız lütfen!” der.
Melahat Pars’ın yüzü kızarır. Hafifçe gülümser, yana çekilir ve yoluna devam eder. Evine vardığında, ilham gelir. Sabaha kadar çalışır ve bir beste yapar. Ertesi gün, sabah, kendisine duygularını söyleyen öğrencisinin de olduğu sınıfta öğrencilerine;
“Arkadaşlar, gece bir beste yaptım. Bakalım beğenecek misiniz?” der, udunu eline alır ve şu besteyi güzel sesiyle söylemeye başlar:
Ben gamlı hazan, sense bahar…
Dinle de vazgeç…
Sen, kendine kendin gibi bir taze bahar seç…
Olmaz meleğim, böyle bir aşk bende vakit geç…
Sen, kendine kendin gibi bir taze bahar seç…
Bestekâr hanımefendi, çaktırmadan âşık öğrencisine bir göz attığında, öğrencinin hüngür hüngür ağladığını görür…
-
Ve…
Dünden bugüne insin son hikâyemiz…
Bugünkü halimizin robot resminde dursun…
Sabıka kaydı kalabalık halimizi her açıdan çeksin…
İkinci yazımızın başlığı mı ?
“Şükür, cehalet bitti” !!!
Der ki o hikâye…
-
Kimse okumuyor, herkes yazıyor…
Kimse öğrenmiyor, herkes biliyor…
Kimse susmuyor, herkes konuşuyor…
Kimse çekilmiyor, herkes ortada…
Kimse kederlenmiyor, herkes şenlik…
Kimse yere bakmıyor, herkes gökyüzü…
Kimse sevmiyor, herkes arzu ediyor…
Tevazu bitti…
İncelik bitti…
Hatıra bitti…
Gönül bitti…
Şarkı bitti…
Bir aynalar pazarı ki, yaşıyoruz işte…
-
Anladık mı aradaki İNCE değişimi…
Dünden bugüne akan evrim hikâyemizi…
Peki, mutlu muyuz ?
Düşünün !
Biraz düşünün !