Nerede mi yaşıyorum Twitter Face ve Insta da
Bir tanesi, “kendimizi kandırıyoruz” demiş, sosyal medya hesaplarının allı pullu halleri içinde nefes alan bizler için… Haklı mı ? Kendimizi mi kandırıyoruz ? Bir başka formda hayat bulurken, koca bir yalanı mı yaşıyoruz ? Peki, mutluysak ! Betonsuz, demirsiz inşa ettiğimiz bu yeni hayatın içine hapsettiğimiz yeni kimliğimizle mutluysak !
Biraz buradan ilerleyelim ve iki tespitte duralım istiyorum bugün…
Andrew Niccol tarafından yazılan The Truman Show ile başlayalım o zaman…
-
Sahte hayatlar yaşamaya çok alıştık, internet alemine daldık dalalı... Daimi bir takip edilme hevesiyle, kendi özel hayatımızı gözler önüne sermekten büyük bir keyif duyar olduk... Hayatımıza dair ne varsa, paylaşım sitelerinde ayan beyan ortaya döktük ve bu, bizim popülerlik yolundaki en büyük adımımız oldu…
Halbuki git gide yalana dönen, sahteliğe meyleden bir yaşam döngüsünde yol alıyorduk, ama bilemedik…
Bir kafede otururken “Sıkıldım” desek, hiç kimse dönüp bakmazken bize, bu sözü internette bir siteye yazınca onlarca yorum almaktan dolayı göğsümüz kabardı ! 500 – 1000 sanal arkadaşımız olunca, kendimizi sosyalleşmiş saydık ! Fakat bir sinema filmini yalnız izlemek zorunda kaldığımızda bile, o arkadaşların sahteliğinden şüphelenmek aklımıza gelmedi !
İşte bu, bizim takip edilme, izlenme isteğimizden…
Bir başka ve daha evvel bir zamana ait olan televizyon ise başka bir yönümüzü ortaya koydu... Başka insanların hayatına olan merak ! Televizyonla birlikte, kendi hayatımızı yaşamaktansa, başka insanların yaşadıklarını izlemeye koyulduk büyük bir iştahla…
İnsanların en özeline kadar soktuk burnumuzu ! Yetmedi, eleştirmeye, akıl vermeye bile başladık... Onlar yaşadılar, biz izledik... Onların hayatındaki her şeyi merak etmeye başladık... Bir adam hayal kurdu mesela, biz o hayale ondan fazla inandık !
Eve gelince ilk iş televizyonu açtık, dünyada neler olmuş diye bakmak için... Ama aslında dünyada neler olduğunu, eve gelmeden az evvel kendi gözlerimizle görmekteydik…
İşte bu da, bizim takip etme, izleme isteğimizden…
İzlemeye, izlenmeye ve gönüllü köleliğinize devam edin !
-
Acımasız bir eleştiri mi olmuş ?
Bence az bile söylemiş…
Ve şimdi bir diğeri…
İçimizden biri…
-
Burası, sanal bir dünya ve burada, reele alternatif bir hayatı yaşıyoruz, iliklerimize kadar, hoyratça... İsmi cismi belli olmayan, bugün var - yarın yok insanların, zihnimize ve yüreğimize nüfuz edip, bizi yönetmesine izin veriyoruz… Yüzünü dahi görmediğimiz kişilerin tek bir sözüyle depresyona girip, gerçek hayatımızda alt üst olabiliyoruz… Akıl hastanesine kapatılacak derecede ruh sağlığı bozuk insanları, sanal hanemiz sayılan hesaplarımızda pervasızca ağırlayabiliyoruz… Neredeyse bütün vaktimizi bu sanal yaşamda geçirip, asıl yaşantımızda sorumluluk sahibi olduğumuz insanların zamanından ve ilgisinden çalıyoruz… Bu sanal dünyada kendimizi gitgide bozuyor ve kişiliğimizle alakası olmayan yalan hayatları OSCAR’lık bir şekilde yaşayıp, karşılığında teveccüh görüyoruz… Gerçek hayatta Allah’ın selamını vermeyeceğimiz insanlarla çetevari arkadaşlıklar kurup, hatta abartıp, kankaya bağlayabiliyoruz… Sürü psikolojisiyle hareket edip, hiç tanımadığımız, adını bile duymadığımız, fikrini zikrini bilmediğimiz insanları, onun bunun yönlendirmesiyle yaftalayıp linç edebiliyor ve bundan, vicdanen zerre rahatsızlık duymuyoruz…
-
Haklı…
BİLE BİLE LADES misali, gönüllü bir kabulleniş var…
Bir konuda daha haklı !
“Burada ölmezsek, reelde asla dirilemeyeceğiz…”