Ne Özel Ne De Bahçeli... ÇAĞRIYI BEN YAPSAYDIM!
15 Ağustos 1984 akşamındayız...
Siirt'in Eruh ve Hakkari'nin Şemdinli ilçelerinde...
PKK, ilk saldırısını gerçekleştirdi, bir polis şehit düştü...
Kaç sene olmuş ?
44 sene...
Peki, şu ana kadar kaç polis ve kaç asker şehit düşmüş ?
Binlerce...
Peki ya kaç vatandaş bu saldırılar sonucu hayatını kaybetmiş ?
Binlerce...
Eğer bugün TERÖR BİTSİN, bu tabloyu temizleyelim (!) diyorsak, bunun anlamı da Abdullah Öcalan ile görüşmek ve onun çağrılarıyla bu sürece bir nokta koymaksa, bunun karşılığı, Anadolu halklarının kanı ellerine bulaşmışları Gazi Meclisi'nde ağırlamak olmamalı ! İmralı'da basın toplantısı düzenletip, kontrol edilemeyecek bir tablo yaratmak da ! PKK içerisinde hala etkin bir güç olsa da, onun devletle olan bu samimi (!?) ilişkisini teslimiyet kabul eden ve reddeden, TEK YOL SİLAH diyenleri de unutmamak gerekiyor, ki son Ankara TUSAŞ saldırısı tam da buna dair... PKK içindeki bu tarz restleşmelerin ve hesaplaşmaların, BİZİ YOK SAYAMAZSINIZ deyişi, tam da buna dair...
Garip olan şey,
...Öcalan'ı, bu sürece HADİ YÜRÜYELİM diye davet eden, iktidar ortağı MHP'nin lideri Devlet Bahçeli ve ANA denen muhalefetin, CHP'nin lideri Özgür Özel'e rağmen, AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu konuya ve konuşanlara hiç dahil olmaması !
HELE BİR KONUŞSUNLAR mı diyor ?
BAKALIM HALK NE SÖYLEYECEK mi diyor?
HERKES TAMAMSA MASADAYIM mesajı mı veriyor ?
Hepsi bir tarafa,
...bir gazeteci olarak, hem Devlet Bahçeli hem de Özgür Özel'den önce davranııp, PKK lideri Abdullah Öcalan'ı TBMM'ye davet etseydim eğer, hatta BARIŞ kelimesine NEFES vermesini isteseydim, NE OLURDU ?
Açık açık sorayım...
Gözaltına alınmam kaç saati alırdı ?
Tutuklanma kararım kaç saatte çıkartılırdı ?
Hakkımdaki hükmün kalemi hangi hızla kırılırdı ?
PKK'lı ya da FETÖ'cü ilan edilme olasılığımı da es geçmiyorum tabi !
Tüm bu yaşananların Erdoğan'dan bağımsız ilerlediğini düşünmek, saflıktan öte, aptallık olur... Peki, istenen gerçekten de TERÖR BİTSİN olayı mı ? Tamam da, o zaman neydi o tüm çözüm sürecini çöpe atan haller, Dolmabahçe mutabakatını inkar edenler ? Daha düne kadar KAYYUM atanan ve terör örgütüyle ilişkilendirilen belediye başkanlarının durumu neydi ? TBMM'de konuşmaya çalışan Kürt Milletvekillerinin KÜRTÇE seslenişlerini BİLİNMEYEN DİL diye etiketlemek neydi ?
Enteresan olan,
...bu sürecin DENEDİK / OLMADI / BİTSİN BARİ demekle biteceğini düşünmek !
Hadi her şey bir şekilde yolunda gitti, desek...
Peki, masaya konacak talepleri yine yok mu sayacağız, ki en bariz olanı da Kürtçe'nin ikinci resmi dil ilan edilmesi... Haklısınız, daha fazlası da olacak, çok daha fazlası... PKK'nın siyasallaşması gibi mesela... ÖZERKLİK, eyalet sistemi gibi hatta ! O zaman ne yapacağız ? BİZ BÖYLE DÜŞÜNMEMİŞTİK mi diyeceğiz ? BU KADARI DA FAZLA mı diyeceğiz ?
Yoksa her zaman ki gibi KANDIRILDIK deyip temizlenecek miyiz ?
Sahi, bu süreci başlatan ve fitili ateşleyenler, o zaman NE diyecek ?
OLMUYORSA OLMUYOR'u mu ?
Bu yazıyı yazarken, ATATÜRK'ÜN PARTİSİ olmakla övünen CHP'nin 29 Ekim hazırlığı yapan otobüsü yanımdan geçti, ANITKABİR'E YÜRÜYECEĞİZ sloganıyla ! Ülkenin Diyarbakır kentine bile Selahattin Demirtaş imzası ve onayı olmadan gidemeyen bir CHP adına Anıtkabir defterine ne yazacaklarını şimdiden merak ediyorum açıkçası !
Siz !?
Düşünün !?