Ne olmak istiyordum Hayattan ne bekliyordum
Doğdum…
Ağladım…
Çığlık attım…
İsyan ettim…
Kabul etmedim…
Aslında her şeye muhaliftim !
Büyüdüm…
Büyüdükçe sustum…
Büyüdükçe vazgeçtim…
Sanırım artık sadece dinledim…
Bana verilen kelimelerle konuştum…
Üstlendiğim rollerdi, o günkü kıyafetlerim…
Oysa ki,
…ben !
Sahi,
…ne olmak istiyordum !?
Hayattan ne bekliyordum !?
Sanırım,
…artık ben de bilmiyorum !
Unuttum !
En çok da konuşmayı !
Böyle hisseden kaç kişiyiz ?
Geçen gün, Yazar Gülistan Sinanoğlu’nu okurken, sık sık göz attığım bir notuna denk geldim yine…
Diyor ki orada;
-
Herkesin; doktor, mühendis ya da öğretmen olmak zorundaymış gibi davrandığı bir ülkede yaşıyoruz... Yetenekleri hiçe sayarak, görmezden gelerek yapıyoruz, mesleğimizi… Havuz problemlerini çözebilen bir çocuk, hayattaki bütün problemleri çözer zannediyoruz ! Ya da onu çözemeyen, hiçbir problemin altından kalkamaz... Bu nedenle de eziyoruz, o küçücük ruhları ! Sınavdan sınava koşturarak, başarısızlık duygusunu, daha kendilerini bilmedikleri yaşlarda tattırarak gerçekleştiriyoruz bunu... Neleri yapabileceklerini değil, neleri yapamayacaklarını öğretiyoruz onlara !
-
Haksız da değil…
O yüzden en çok öğrendiğimiz şey, SUSMAK olmuş !
Oysa ki rahmetli Münir Özkul ne güzel söylemiş;
-
Ben ortaokuldayken, Türkçe Hocamız, tahtaya KONUŞANLARIN değil de KONUŞMAYANLARIN ismini yazdırırdı…
Ve bir gün derste şöyle demişti:
“Çocukları konuşturmazsan, konuştuğu için cezalandırırsan, gelecekte ya hiçbir olaya tepki vermeyen, cesaret edip de konuşamayan bir halk yaratırsın ya da konuşamadığı ve kendisini ifade edemediği için her şeyi zorbalıkla halletmek isteyen bir halk yaratırsın…”
-
Haklı olmasına haklı da…
Hayatlarımız biraz da böyle şekillenmiyor mu !?
Düşünsenize;
-
Doğdu: Küçüklüğünde hep “anne, baba, abi, abla” sözü dinledi, söz dinleyen çocuk oldu ! Okula gitti: Öğretmenin sözünden hiç çıkmadı, verdiği her ödevi anında yaptı, dersleri ezberledi ! Askere gitti: Komutanın tüm sözleri emirdi, çatışmaya girdi, çok adam öldürdü ! İşe girdi: Patronun bir sözü iki olmazdı, ki hiçbir üçkâğıtçılığa, devletin dolandırılmasına, insanların kandırılmasına sesini çıkaramadı ! Seçmen oldu: Seçim günü adam olduğunu sandı, oy verdiği partisi iktidar oldu, daha da fakirleşti ! Evlendi: Mutsuzluğu öğrendi, aşkı inkâr etti, eşi hep haklıydı, eve para yetiştiremiyordu ! Gazete okumak, televizyon izlemek istedi: Medyanın sözleri beynini yıkadı, düşünemez oldu, her söylenene inandı !
-
Siz de haklısınız :)
Hayat yolculuğumuz, hep birilerini dinlemek üzerine inşa edilmiş !
Değişsek mi ?