Ne Milletvekili ne de Belediyeler Hatayın Valisine soralım çözümü
Hafta sonu Favar Deresi’nin geçtiği güzergâh üzerinden ilerledim biraz… Her adımda biraz durdum, bana anlatılanlara kulak kabarttım… ESKİ denen zamanlara… BİR ZAMANLAR diye başlayana… Çok gerilerde kalıp da kaybolana… Kayboldukça da yitip giden hayatlara… Artık bereket yerine ölüm kokan topraklara… Var olanı yok ettiğimiz bir çevreye, geçmişe ve giderek silikleşen geleceğe…
Haklısınız…
Korku filmi gibi…
Ama öylesine gerçek ki…
Bu bölgede yaşayanlar yıllardır mücadele veriyor, bir zamanlar içinde balıkların dahi yüzdüğü derelerinin yeniden yaşam bulması için… İçine karışan kanalizasyondan arındırılması için… Topraklarına kadar sinen zehrin temizlenmesi için… Yetiştirdikleri üründen korkmadan yiyebilmek için… Gece olunca her yeri işgal eden sivrisineklerden uzak, rahat bir nefes alabilmek için…
Çok kapı çalmışlar, çözüm için çok kapı aşındırmışlar…
Dertlerini vekillere anlatmışlar…
Belediyelere başvurmuşlar…
Dilekçeler yazmışlar…
Eylem yapmışlar…
Yok…
Olmamış…
Dinleyen olmamış…
Sorunlarını omuzlayan olmamış…
DİNLER gibi yapan çok olmuş… Ama ardından ne gelen olmuş, ne HALLEDERİZ diye ekleyen… Kapılar teker teker suratlarına kapanmış… Söz verenler, TAMAM diyenler, telefonlara dahi çıkmaz olmuş… Kimisi BOYUMUZU AŞAR demiş, kimisi ise BİZLİK DEĞİL…
Haklısınız…
Değişmemiş…
Hiç bir şey değişmemiş…
Dursunlu, Harbiye ve Antakya üçgeni içinde akmaya devam eden Favar Deresi’ne yıllarca kanalizasyon adı altında ÖLÜM akmış… O aktıkça da, içindeki YAŞAM can verdiği toprakları terk etmiş… Ve artık öyle bir hale gelmiş ki durum, topladıkları maydanoz bile zehir saçmaya başlamış…
Bir vatandaş anlatsın söylenenleri…
“Bize anlatılanı anlatayım size… Burada yaşananlar ne kadar ciddi, anlasın herkes diye… Belki çözüm olur, ciddiye alınır, daha da geç olmadan dere kurtarılır, çocuklarımızın geleceği de… Söylenen şu ki… Büyük marketlere kendi tarlasındaki maydanozu, tereyi toplayıp götüren biri var bizim burada. Denildiğine göre, bu defa ürününü ona iade etmişler. Marketin analizi sonucu, götürdüklerinde insan sağlığına zararlı maddeler tespit edilmiş. Tabi adam da şaşırmış, ama anlamış sonunda! ‘Dere’ demiş… Dere… Bu derenin eski zamanlarını kimse bilmez, biz biliriz… Balık yüzerdi bu suda, biliyor musunuz? Hatta içilirdi bile… Şimdi mi? Artık su değil, ölüm akıyor burada… Aktıkça da, etrafını da öldürüyor… Toprağı da, toprağa kök salmış meyveyi de, sebzeyi de, bizi de… Sahi, bize daha ne kadar YOKMUŞUZ gibi davranırlar?”
Bu haberin ardından gelen bir başka haber ise, eldekinin ÖLÜM kokan sahipsizliğine GERÇEK bir ÖLÜM ekledi… “Hatay'ın Samandağ ilçesindeki Asi Nehri ile Akdeniz'in buluştuğu noktada yaşanan balık ölümleri nedeniyle inceleme başlatıldı…” diyen habere ekli ilk yorumu ise Hatay Tabiatı Koruma Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Abdullah Ögünç’ten, twitter hesabı üzerinden okudum…
“Ölümlerin nedenini su sümbüllerine bağlayan da var, oksijen azlığına bağlayan da... BANA GÖRE, kesinlikle toksit (zehirli) madde salımına bağlı ölümler... Bunca kitlesel ölümün başka bir nedeni olabilir mi?”
Toksit maddede duralım mı ? Pb3-Kurşun, CN-Siyanür, Arsenik ya da Floro asetik asitten hangisi SUÇLU olabilir, konuşalım mı ? Ama bu son haberi FAVAR deresinde yaşananlardan da uzak tutmayalım !
Olur mu ?
Çünkü görmedim, bilmiyorum, duymadım kısmı için ARTIK ÇOK GEÇ !
Hem de çok…