Ne Ankara Ne Diğerleri… HATAY’IN ZENGİNLERİ!
6 Şubat depremlerinden bu yana yaşadıklarımız ortada ! Sorunlarımız dağ gibi ! Bugün hala binlerce insan, insanca olmayan koşullarda kışa hazırlık yapıyor, diyeceğim de ! Yapabiliyorlar mı ? Hayır ! Peki, onları, bu çaresiz hallerinde omuzlaması gerekenler, yapılması gerekenleri yapıyor mu ? Yine hayır ! Yaşanan depremlerin ardından toplanan on milyarlarca liranın hesabını verdi mi, o gerekeni yapmayanlar ! Bir kez daha ‘hayır’ ! Depremin yıkıp geçtiği kentleri nehir yataklarına kuran, kurduran, onay sürecinde yer alan, imza aşamasında yetki sahibi olanlar peki ?! Müteahhitler dışında, sorumluluk üstlendiler mi ? Bir ‘hayır’ daha !
Bu kadar ‘hayır’ın kalabalığında, Hatay’dan Kahramanmaraş’a, kader planının parçası haline getirilenler nasıl oluyor da bu kadar suskun ?
Düşünsenize, hala ve hala
Su yok…
Ev yok…
İş yok…
Hijyen yok…
Hatay’da, çadırdan daha güvenli olması gereken konteynerlerin, son yağan yağmur sonrası geldikleri hali izledik hepimiz ! Giysileri, eşyaları, deprem sonrası tüm kurtarabildikleri su içinde kalanların çaresizliklerini de… Verilen konteynerlerin neden kışa hazır olmadığının sorgusunda sessiz kalan siyasetin rahat halini de…
Haklısınız…
Öfkeliyim…
Yaşadığım kentin de insanlarının da içine sıkıştığı bu karanlık dehlizde bocalamasına öfkeliyim… Ankara’dan ülkeyi yönetenlerin, rahat koltukları içinde verdikleri sözleri unutmasına öfkeliyim… Toplanan onca bağışa rağmen, 11 deprem kentinin, 8 ayda geride bırakması gereken sorunlarla bugün hala boğuşmasına öfkeliyim… Sahip oldukları evleri onlara parayla satma düşüncesini akla, mantığa, vicdana, imana sığdırabilenlere öfkeliyim…
Ne mi isterdim !?
Şu ana kadar Ankara da, sivil toplum örgütleri de, kişisel çabalar da tüm bu sorun yumağını normale döndürmek için çok (!) şey yaptı belki ama…
Hatay’ın, EN ZENGİNLER listesine girecek kadar güçlü isimlerinin, eşi benzeri görülmemiş bir imeceyle bir araya gelmesini isterdim ! Ankara’dan ya da herkesten ve de her şeyden bağımsız, ayrı bir fon oluşturmalarını, sıkıntıları 8. aya taşıyacak kadar sahipsiz kalan bu topraklara nefes olmalarını isterdim ! Uluslararası bağlantılara, profesyonel ekiplere, uzman kadrolara, muazzam kaynaklara sahip bu isimlerin, bugüne kadar BURADAYIM diyen bağımsız hallerinin, o imece içinde BİZ olmasını isterdim ! KADER diyenlere inat, KADER DEĞİL demelerini isterdim ! Bu topraklardan kazandıklarını ÖDEME, karşılığını VERME zamanının BUGÜN olduğunu bilmelerini isterdim ! İmkansızlıklar içinde, doğup büyüdükleri şehirlerini terk eden on binlere DÖNÜŞ için bir yol haritası sunmalarını isterdim ! Siyasetin bürokrasisine ve sloganlarına kurban edilen GELECEK kaygısını dindirmelerini isterdim ! Sahip oldukları üretim güçlerini bugüne kadar ayakta tutan, onları küresel / ulusal bir güç yapan bu kentin çöküşüne güçlü bir başlangıç noktası eklemelerini isterdim !
O isimler kim ki, demeyin !
Aslında hepsini tanıyoruz !
BENİ Mİ KASTEDİYOR diye de sormasın o isimler !
Evet,
…seni, seni ve diğerlerini, hepinizi kastediyorum !
Ankara’dan değil, ama bu topraklardan beslenen sizlerden daha çok şey bekliyorum !
Aslında bu beklentiyi besleyen bir de mesaj var bugün, benle paylaşılan, bu yazıya da ilham olan…
Nokta, onla gelsin, ama düşündürsün de…
“Bu şehir, bir tarla, bizler de onu ekenlerdik. Bir ömür ektik, bir ömür biçtik ve hep o hasadın mevsimini bekledik ! Yaşadığımız yorgunluğu alacaktı o hasat… Hayatın bizden aldıklarını toptan verecekti… Hep eksilen halimizi artıya geçirecekti…
Olmadı !
Hasadı beklerken, ne tarla kaldı ne de ekin ! Tarla, evdi… Ekin, işti… Bundan sonrası mı ? Bilmek isterdim ! Bizi yönetenlere bakıyorum da, 8 ayda bize verdikleri, aldıklarının yanında koca bir hiç ! Yüzümüze bakarken utanıp sıkılmalarını bekliyorsunuz aslında ! Yok, o da yok ! Utanmadan SABRET diyor, bana, diğerlerine ama ! Benim evimi bana parayla satacak olanlar, demiyor; bu adamlar sıfırı tüketmiş adamlar, hangi parayla borçlanıp, hangi parayla ödeyecekler !
Ne olacak ?
Biz depremzedeleri bir banka kredisi takibi altına daha mı koyacaklar ?
Ne mi isterdim ?
Bu tarlanın, bu ekinin hasadını hep büyük karlarla yapan bu kentin zenginlerinin, bizleri kadere teslim eden ve 8 ayda sıfırı tüketen Ankara’ya, bu kadim şehrin insanlarını mahkûm etmesinler isterdim… Bir araya gelsinler, Hatay’ın kendi deprem fonunu, kurtarma planını yapsınlar isterdim… Hepsi de küresel çalışan, ulusal bağlantıları olanlar… Bu kenti BİZ yapan değeri de asıl onların omuzlaması gerekmez miydi ? Peki, onları bir araya getirmek için illa ki çağrı mı yapmak gerek ? Halimiz ortada…
Doğru, bu, BEN NE İSTERDİM kısmı !
Konu, ONLAR NE İSTER aslında !..”