NASIL BİR ÜLKE OLDUK
Giderayak işlerim var bitirilecek,
giderayak…
Ceylanı kurtardım avcının elinden,
ama daha baygın yatar ayılamadı…
Kopardım portakalı dalından,
ama kabuğu soyulamadı…
Oldum yıldızlarla haşır neşir,
ama sayısı bir tamam sayılamadı…
Kuyudan çektim suyu,
ama bardaklara konulamadı…
Güller dizildi tepsiye,
ama taştan fincan oyulamadı…
Sevdalara doyulamadı…
Giderayak işlerim var bitirilecek,
giderayak…
Halimiz BU gibi…
GİDERAYAK hali gibi…
Toz dumana karışmış gibi…
Yorgun gibi, hatta bitmiş gibi…
Peki, MEMLEKET’in hali ne der ?
Biri kalkıp ANAYASA’YA GEREK YOK der…
Diğeri kalkar OĞLAN BİZİM KIZ BİZİM der…
Şehit Cenazeleri hiç bir gün eksik olmaz…
Güvenlik YOK denir, 23 Nisan kutlanmaz…
Ülkenin sınır şehirlerine roketler düşer…
İlçelerdeki on binler göç etmeye zorlanır…
BARIŞ süreci biter, SAVAŞ süreci başlar…
Alanlar 1 Mayıs’a bir kez daha kapatılır…
Anayasa’ya SAYGI da KABUL de kalmaz…
En resmi ağızdan söylense de umursanmaz…
“Ne istedilerse vermedik” DÜŞMAN olur…
HOCAEFENDİ’den FETÖ’ye geçiş yapılır…
Hatta ha bire yeni DÜŞMANLAR yaratılır…
Oslo’dan Dolmabahçe’ye her şey unutulur…
Hatta unutulmakla kalmaz, inkar da edilir…
Canlı bombaların patladığı bir ülke olunur…
17 Aralık’ın baş aktörü Miami’de yakalanır…
Ankara’nın AK-ladığı Amerika’da suçlanır…
Cari açık kapatıcısı birden bire tanınmaz olur…
Hatta zaman gelir, BİZLE İLGİSİ YOK bile denir…
Dindar Nesil adına okullar İMAMLAŞTIRILIR…
Haberlerin gerçekliğinde Gazeteciler tutuklanır…
Hatta VATAN HAİNİ denip, hedef dahi gösterilir…
Twitter ve Facebook ha bire keyfince kapatılır…
Sansür, GÜVENLİK kılıfı altında resmileştirilir…
Yaratılan YANDAŞLIK vatandaşlığın önüne konur…
Yandaş kalemlerin arenasında KÖŞELER kapılır…
KABATAŞ’ın hikâyesindeki Türban destanlaştırılır…
TÜRBANLI BACIM hikâyesi ise ZAMAN’la biter…
SUÇLULAR bulunamaz, SUÇ ise tespit edilemez…
Roboski’den Dink’e, PERDE bir türlü aralanamaz…
Kadın cinayetleri artar, çocuk TACİZİ iğrendirir…
KURUMSAL İTİBAR’ın derdi ise mide bulandırır…
Fakir ülkenin en tepesinde bir SARAY inşa edilir…
ÜLKENİN İTİBARI denir, sıvasız evler ise unutulur…
O itibarın asgarisinde yaşayanlarsa maaşa bağlanır…
Mercimeği, kömürü, ara ara harçlığı verilir, susturulur…
700 bin TL’lik saat takan BAKAN ise normal karşılanır…
Siyaset konuşmaz, KAVGA eder, hatta bol bol küfreder…
+18 Meclis TV ile onları izleyen herkesi UTANDIRIR…
Tacizin kavgasında birbirine SAPIK der, ÇEKİNMEZ…
Örnek olma derdi yoktur, RAİTİNG varsa ötesi boştur…
Kapıyı AÇIK bırakır, buna da AÇIK KAPI POLİTİKASI der…
Ama SINIRI da AÇIK bıraktığını çok sonradan hatırlar…
Kontrolsüzlüğün faturasını ise sınır illerine keser…
Hatay’dan Kilis’e uzanan hatta yeni Suriyeler yaratır…
Yeni Suriyeleri ise sınırın ötesindeki savaş yönetir…
Savaş’ın tarafı olmaktan çekinmez, TIRLAR gönderir…
“O TIR'ların içinde silah varsa ne olacak” der, geçer…
Ama GEÇMEYİP de DURANLARIN eline kelepçe takar…
Göçmen politikasında dibe vurulur, gidense geri alınır…
Hatta bunun için milyar euroluk ANLAŞMA dahi yapılır…
Eldeki kalabalığın kontrolsüzlüğü ise silah olarak kullanılır…
Buna da DEVLET POLİTİKASI denir, şaşan İBRE ise unutulur…
Evet…
Eldeki Türkiye bu…
Peki, ruh halimiz mi ?
78 kuşağının hüzünlü Şairi Ahmet Erhan’ın dediği gibi…
Bu kez biraz uzun sürdü bu keder
İçime ağır bir taş gibi takılıp kaldı
Acı, takunyalar giyerek yürürdü yüreğimde
Sevincinse tüyden ayakları vardı.
Ve sorularım ne çoktu benim
Ellerim her taşın altını kuşkuyla aralardı
İnanmaz olurdum, göğün mavi, yaprağın yeşil olduğuna
Gözlerim her renkte saklı bir karayı arardı.
Bu kez biraz uzun sürdü bu keder
Kollarımı iki yana açıp, dans etmek istiyorum
Mutlu olmak istiyorum, ey kuşlar, ey çiçekler!