Müze NİYE sessiz
KAZARA bulunan tarihi eserler nedeniyle yapımı durdurulan, Defne ilçesindeki Uğur Mumcu Battı-Çıktı Projesi’nde devreye giren onlarca uzman, çıkan mozaikleri ve diğer tüm buluntuları kurtarma (!) telaşında… Anıtlar Kurulu kararıyla ‘taşınma kararı’ verilen eserlerin fotoğrafları mı ? Bölük pörçük, belediye eliyle paylaşılmaya (!) devam ediliyor. Araya serpiştirilen bilgi kırıntıları ise İDARE EDİN modunda… !
Sahi, sorun ne ?
Niye konuşmuyoruz ?
Konuşması gerekenler niye suspus ?
Bu kentin düne ait tarihinden çıkanlar adına KONUŞMASI GEREKENLER niye ayağa kalkıp da ADAM GİBİ bize ne olup bittiğini anlatmıyor ? Sahi, tam olarak NE çıktı, NE bulundu, dünün tarihinde ne kadar derine inildi ? Hangi dönemden bahsediyoruz çıkan tüm o mozaikler noktasında ? Eski Roma’nın kentinde ne tür hikayelerden bahsediyoruz ?
Sahi, bulunan şeyleri bu kentin marka hikayesinde kullanmaktan niye bu kadar kaçınıyoruz ?
Siz de mi aynı fikirdesiniz bilmem ama !
Sanki, elde kürek, toprak atıyoruz !
Olanın üzerini kapatmaya çalışıyoruz !
Öyle ki, kimse bir şey sormasın istiyoruz !
Bu yüzden mi tüm sorumluluğu yerel idarenin üzerine attık ? Bu konuda basın sözcüsü ilan ettik ! Olanı biteni diğerlerine anlatsın diye görevlendirdik ! Müze idaresini de İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nü de ıskartaya çıkarttık !
Soruyoruz, sormak için de sürekli yazıyoruz…
Niye mi ?
Uyumayacaksın…
Memleketinin hali,
Seni seslerle uyandıracak!
Oturup yazacaksın…
Diyen Melih Cevdet Anday gibiyiz… Memleketin ağlanacak halindeyiz, ki o yüzden susamıyoruz… Susanların kalabalığından ürksek de, geri adım atamıyoruz… İstiyoruz ki, konuşalım… Eldekini, bulunanı, çıkanı… İstiyoruz ki, konuşsunlar… Eldekini, bulunanı, çıkanı…
Ama konuşması gerekenlerin sustuğu bir memlekette, herkesin o sessizlik oyununda bir rolü var anlaşılan…
Iskartaya çıkartılmak istenenlerin buna dünden razı hallerine diğerlerinin de bir itirazı yok anlaşılan…
Haklısınız !
Mutluyuz halimizden, bizlere biçilen rollerden…
Sırtımızı dönsek mi?
En kolayını yapsak…
Haftalar olmuş…
Hatta aylar olmuş…
Açlıkları haber olmuş…
Emeklerini istemişler geriye, ekmeklerini istemişler…
Belki iki kişiler…
Ama aslında çoklar…
Niye mi ?
Nuriye Gülmen ve Semih Özakça, biziz…
Ankara Yüksel Caddesi’nde yaşananlar, biziz…
Bir KHK ile bir anda yok sayılan yaşamlar, biziz…
O yüzden denilen gibi…
“Bizimle ne ilgisi var canım” deyip rahat rahat uyuyamayız. “Yapmasınlar canım açlık grevi” deyip lokmaları ağzımıza rahatça atamayız… Ne suskunluğa, ne ilgisizliğe ne de umutsuzluğa hakkımız ve vaktimiz yok. Çünkü; bu ülke ve bu dünya bizi öldürmek isteyenlerin değil bizim ülkemiz, bizim dünyamız!
Bu ülke bizim, bu dünya da… Sahip çıkmamız gerek… Ölüme inat yaşama… Yaşamak isteyenlere… Yaşamak isteyenlerin haklı mücadelesine… Daha iyi bir yaşam için ayağa kalkmış olanlara… 68 günü bulan bir açlık grevine… Ne kıran ne de döken, ama sadece bir ömür verdikleri mesleklerini geri isteyenlere… Selçuk Üniversitesi’ndeki görevine dönmek isteyen Nuriye Gülmen’e, Mardin Mazıdağı Cumhuriyet İlkokulu’ndaki sınıf öğretmenliği görevine dönmek isteyen Semih Özakça’ya…
Sahip çıkmamız gerek…
Bana, Sana, Ona…
Hepimize…