Mutlu musunuz Peki kendi kelimelerinizle mi
Hemen her gün, gazetenin 5. sayfasının bu köşesine bakıp da alt alta sıralanan cümleleri okuyorsunuz ve son cümledeki noktada durup, az biraz da soluklanıp, hayata kaldığı yerden devam ediyorsunuz… Ama okurken ki yüz hatlarınızın ara ara gerildiğini ve bazen gülümsediğinizi biliyorum, en azından tahmin ediyorum… Ama dedim ya, o son noktada her şey illa ki sona eriyor ! Bende kelimeler bitiyor, sizde okumalar… Ve bir sonraki yazıya kadar da her şey rutininde akmaya devam ediyor ! Hiçbir şey olmamış gibi ! Sanki o hafta boyunca bu köşede okuduğunuz onca sorun ve cevaplanmamış onca soru hiç okunmamış gibi !
Gerçeği rüzgara mı savuruyoruz ?
Hani tam da istendiği gibi !
Allah var, konuşmamızı (!) istiyorlar ! Onda bir sıkıntı yok ! Ama anlaşılan, konuşup deşmemizi istemiyorlar… Elde kazma-kürek, sorun diye tespit ettiğimiz noktaları kazmamızı da… Oradan çıkacaklara ekleyeceğimiz yeni sorular korkutuyor belki de ! Ya da başka bir şey !
Sahi, KENDİ olabilmeyi başaramamış ve kelimeleri ÖZGÜRLEŞEMEMİŞ vatandaş profili niye bu kadar POPÜLER, hiç düşündünüz mü ? Peki ya tercih niye hep bu noktada biriken kalabalıklardan yana ? Haklısınız, düşünmek, mayınlı arazide gezinmek gibi bu ülkede ! Hem yorucu hem tehlikeli ! Yaşam bu kadar TATLI gelirken hele ki… Belki gelecek sefere ! Zaten hafta da bitti ! Bu haftaki yazı trafiğimiz de…
Peki, bugün ne konuşalım ?
Ne konuşup, nasıl unutalım ?
O zaman, bugün ben SİZ okuyanlara sorayım mı?
Bugüne kadar onca birikmiş SORUN ve onca birikmiş SORU noktasında durup da NE yaptınız ? Hangi birini omuzladınız ? Peki, HAK verdiğiniz hangi başlığa KENDİ hikayenizi eklediniz ? Karşı karşıya geldiğiniz kent idarecilerine bu hikayeyi NASIL anlattınız ? Kendi kelimelerinizin ne kadarını paylaşabildiniz ?
Yoksa HER ŞEY GÜZEL ve HERKES MUTLU edebiyatında ceket ilikleyenlerden mi oldunuz ?
EVET mi ?
O zaman, bizleri yönetenlerin yaşam duvarlarımıza çalıp durduğu PEMBE boyaların sloganında, SEN SAĞ BEN SELAMET yaşamayı tercih ettiniz ! Size ‘HAYAT NASIL’ diye sorduklarında da KENDİ kelimelerinizi değil, ONAY verilenleri dillendirdiniz !
Bu noktada ben susayım, Şair Özgür Gümüşsoy konuşsun…
Ve desin ki…
Herkes DÜRÜSTLÜK abidesi gibi dikiliyor karşına…
Ve sen nabza göre ŞERBET dükkânı açmışsın…
Ticarete atılmanı takdir etmiyorum sanma…
Fakat benim ruhum kimsenin sermayesi değil…
Aklında bulunsun isterim!
Nabza göre !
Tam da BİZLİK, değil mi ?
Bu işi en iyi biz yaparız hatta !
Herkesin sustuğu bir memleket coğrafyasında hele ki !
Haklısınız !
Haftanın son günü ve kelimelerimiz biraz ÖFKELİ ! Çünkü herkesin her şeyi gördüğü, her şeyi bildiği ve her şeyi duyduğu bir şehirde herkesin KÖR ve herkesin SAĞIR numarası yaptığına şahitlik ediyorum… Yok, kişilerden bahsetmiyorum sadece… Bu kentin ‘kallavi’ kurumları mesela ! Protokol müdavimleri hatta ! Hani STK diye tabir ettiğimiz sivil (!) toplum (!) örgütleri ! Mesleki kuruluşları ! VAR ile YOK arasında gidip gelenler ! Aslında daha çok YOK kısmına gidenler ve bir daha geri dönmeyenler !
Sizi bilmem ama, bu da büyük bir konsantrasyon gerektiriyor olmalı !
Mesela görüp de GÖRMEMEK zor olmalı !
Duyduklarınıza SAĞIRLAŞMAK hele ki…
Bildiklerinize sırtınızı dönmek hatta…
Yok…
Değil !
Bizlik değil !
Bunlar bizlik hiç değil !
Sizde kalsınlar…
HAYRINI GÖRÜN…