Milli birliğe ALINMAYAN VAR olup da YOK sayılan
Yenikapı sonrası YENİ TÜRKİYE fotoğrafını elinde tutanların birbirinden çok FARKLI detaylara çarpan gözleri bir noktada buluşunca garip sorular çıktı ortaya… Aslında herkesin çok sorusu var… Dünden bugüne biriktirdiği… Bugünden yarına ertelediği… Sormaktan korktuğu… Yanındakine fısıldadığı… Ardından vazgeçtiği…
Ama en çok da, 15 Temmuz’un kanlı bilançosu sonrası MİLLİ İRADE noktasında durup düşünürken aklına getirdiği bir soru, 6 milyon 57 bin 500 kişi noktasında NİYE eksik kaldığımız kısma dair hani… !
Barış Süreci’ni başlatan Ankara, daha düne kadar ŞİVAN PERVER ile… Mesut Barzani ile… Hatta Kürt siyasetinin bütün unsurlarıyla Diyarbakır’dan tüm Türkiye’ye BİRİZ-BERABERİZ mesajı vermiyor muydu, ki o sahneden inenler adına ne oldu da bugün YAN YANA gelmemiz bu kadar zorlaştı, ki o kadar zorlaştı ki, 6 milyon 57 bin 500 seçmenin Türkiye’si ile araya mesafeler bile koyduk !
Sahi, ne yapıyoruz ?
Neyi yükseltiyoruz ?
HDP’yi dışlayarak nasıl bir DOĞRU yaratmak istiyoruz ?
Kürtlerin, Meclis içinde siyaset üreten en önemli siyasi yapısını LEGAL zeminden dışlayarak, mücadelesinin adresine neyi eklemesini istiyor ve bekliyoruz ?
Sahi, EKTİKLERİMİZİN farkında mıyız ?
Peki ya ektiğimizin hasadının ne olacağının !
O yüzden, 113 aydın, sanatçı, yazar ve aktivistin imzaladığı çağrıya kendiminkini de ekliyorum ve diyorum ki…
“Bombalanan Meclis’in dört parti grubu da darbe girişimine karşı açık tavır aldı. Cumhurbaşkanlığı makamında, TBMM’de, meydanlarda meclisin üçüncü büyük grubu HDP dışlanıyor. Demokrasi için beraberliğe en çok ihtiyacımız olan bu dönemde, söz konusu yaklaşım alenen ayrımcılık yapmak değil mi? Bu yaklaşım medyada da dışlayıcılığa neden oluyor.
Siyasi liderlerin söz konusu ayrımcı tutumu, medyanın da aynı yaklaşım doğrultusunda dışlayıcı yayın yapmasına yol açıyor, toplumdaki kutuplaşmaya hizmet ediyor. Parlamenter demokrasiye ve milletin egemenliğine sahip çıkılması gereken, içinden geçtiğimiz kritik süreçte, sizleri sorumlu davranarak bu ayrımcı yaklaşımı terk etmeye, ülkeyi çoğulcu yapısıyla ve bütün renkleriyle kucaklamaya davet ediyoruz.”
Peki, bunu yapmak gerçekten de o kadar zor mu ?
Ama siz de haklısınız…
Öfkelerimiz izin vermiyor…
Biriktirdiklerimiz izin vermiyor…
Hele ki özenle besleyip büyüttüğümüz ÖNYARGILARIMIZ !
Ve servis için ha bire sıcak tutulan KORKULARIMIZ !
O zaman şöyle yapalım mı, hani ülke güvenliği noktasında PKK ile ilişkilendirilen siyasetçileri cezalandırıyoruz madem, FETÖ Terör Örgütü ile ilişkilendirmeye BAŞLAYACAĞIMIZ siyasetçileri de cezalandıralım mı, ama istisnaya kaçmadan, elde kaç tane varsa, ne kadar varsa…
Siz cevabı düşünün, bugünün finalini W. Shakspeare yapsın…
Hayata dair araladığı kapıdan girer ve değişiriz belki, kim bilir…
***
İyi ol, fakat çok iyi olma…
Birazcık huysuz ol, fakat çok değil…
İçinden geliyorsa dua et…
Eğer sana rahatlık veriyorsa, arada bir küfür de et…
Etrafındakilere mümkün olduğunca dostça davran, müşfik ol.
Eğer bir gün kötü davranmanı gerektirecek bir durum karşısında kalırsan;
Bağır, çağır, kır, dök ve unut!
Her zaman ve her yerde eline geçen bütün saadeti yakala…
En ufak bir parçanın bile kaçmasına izin verme…
Yaşa, her şeyden önce yaşa ve sırf tesadüfen bu dünyaya gelmiş olduğun için,
Laf olsun diye günlerini geçirme…
Eğer gerçek aşkı tanıyacak kadar şanslıysan;
Bütün kalbin, ruhun ve bedeninle sev!
Hayatını o şekilde yaşa ki;
Her an kendi elini sıkabilesin ve her gün faydalı olan,
Hiç olmazsa bir şey yap ki;
Gecelerin yaklaşırken örtüleri üzerine çekip kendi kendine
“Ben elimden geleni yaptım” diyebilesin.
Düşüncelerin neyse hayatın da odur.
Hayatın gidişini değiştirmek istiyorsan, düşüncelerini değiştir…