Hatay Mahalli Haber
MENÜ
Tamer Yazar
Tamer Yazar
yazar5@hotmail.com
Paylaş Paylaş Paylaş Yazı 104 defa okundu.

MART Türkiyesi MART Hatayı

Genel seçimlerin ertesinde yeni (!) bir Türkiye’ye uyanan bizlerin, Mart 2019 seçimleri sonrasında ne derece yenilenmiş bir şehirde uyanacağımızı hayal bile edemiyorum !

İyi mi olacak sizce ?

Belki de çok iyi olacak !

Bundan kötüsü de var mı ?

Sorular çok, cevaplarsa az…

O zaman şöyle yapalım mı ?

Öncelikli olarak yeni Türkiye konuşsun mu ?

Milli Savunma Bakanı Sayın Hulusi Akar konuşsun…

Özgürlüğün ülkesinde, bizlere gerçeğini anlatsın…

Kendi gerçeğinden bize doğru adımlasın hatta…

Eldeki verilerin Türkiye’sini fısıldasın usulca…

Özgürlük denenin içini doldurmaya çalışsın…

Dibine kadar boşalanı doldurmaya çalışsın…

Ardından biz söz alalım ve günü bitirelim…

Olmaz mı ?

Evet…

Geçenlerde BBC’ye konuşmuş, Akar…

Diğerlerine bizi anlatmaya çalışmış…

Özgürlükler ülkesi Türkiye diye başlamış söze ve bakın nasıl ilerlemiş !

BBC: Birçok kişi, Türkiye'nin Cemal Kaşıkçı'yı savunup onun için adalet peşinde koştuğunu söylüyor.  Türkiye'de bu kadar çok gazeteci tutukluyken, bu, samimiyetten uzak bir yaklaşım değil mi?

Hulusi Akar: Türkiye'de cezaevlerindeki hiçbir gazetecinin durumu ile Cemal Kaşıkçı olayı arasında benzerlik yoktur. Hapistekiler, kapalı kapılar arkasındaki faaliyetleri nedeniyle, haklarında hazırlanan dosyalar kapsamında cezaevindeler. Bunların hiçbiri gazetecilik faaliyetlerinden dolayı cezaevinde değil. Bu asla gerçekçi değil.

BBC: 100'ü aşkın gazetecinin hapiste olduğu haberleri var. Bu sayı Çin'dekinden fazla.

Hulusi Akar: Onlar gazeteci değil. Gazeteci unvanına sahip olabilirler ama…

BBC: Peki kanıtınız ne?

Hulusi Akar: Pek çok kanıt var. Dosyalarına dikkatli bakarsanız ne yaptıklarını, gazetecilikten ne kastettiklerini anlarsınız.

Bu, yeni Türkiye…

Peki, sevdik mi bu yeniyi ?

Aslında, çok da alışamadık galiba !

Onların gerçeğiyle bizimkisini uyduramadık !

Ama SEN SAĞ BEN SELAMET, yola devam ettik !

Zaten başka bir çıkar yol da bulamadık !

Peki, genel seçimlerin ertesinde uyandığımız eldeki tablonun coğrafyasında Hatay’a gelelim mi ? Makrodan mikroya geçelim… Genelden yerele inelim… Bizlere YEPYENİ bir kent düşü kurduran ADAYLAR nezdinde soralım… Şu ana kadar +18 TBMM ayarında bir Büyükşehir Meclisi tablosundan bundan sonrası için ne bekleyebileceğimizi netleştirelim ! KAVGA, atışma, TARTIŞMA, laf dalaşı noktasında ellerine kimsenin su dökemediği kalabalığımızın, bu kente dair BARIŞ ve KARDEŞLİK sloganlarını nasıl olup da bu kadar hoyratça kullanabildiklerini sorgulayalım ! Bizleri içine hapsettikleri KÖY-KENT projelerinin kalitesinde durup, yarın daha neler yaşayabileceklerimizin hesabını ise iyi yapalım !

Çünkü ben eldeki yeni Antakya’yı sevemedim…

Onların gerçeğinde kendi gerçeğimi bulamadım…

Onların yarattığı Antakya’da kendi şehrimi de…

Haklısınız, durum, ‘Herkes kırılamaz… Bazen ipince dal olmak gerekir, kırılmak için… Ama dünya kütüklerin…” diyen Yılmaz Odabaşı’nın dediği gibi…

Kim bilir, belki değişir…

Kim bilir, belki değiştiririz…

Ya da hep yaptığımızı yapar, BİZ DEĞİŞİRİZ !

En iyi olduğumuz konu da bu değil mi zaten ?

Hayatta kalmak için değişenler değil miyiz ?

ONAY’ın tesliminde olanlar değil miyiz ?

Fark edilmemek için susanlarız hatta !